-

| 0 yorum ]


A. ROMAN HAKKINDA BİLGİLER
1. Romanın adı
2. Romanın yazarı (çevireni)
3. Basıldığı yer ve tarih
4. Sayfa sayısı

B. ROMANDAKİ OLAYIN İNCELENMESİ
1. Olayın özeti
2. Olaydaki kişiler,kişilerin fiziksel ve ruhsal özellikleri
a) Asıl kişiler (kahramanlar)
b) Yardımcı kişiler (kahramanlar)
3. Olayın geçtiği yerler
4. Olayın meydana geldiği zaman
5. Olayı anlatan kişi (anlatıcı)
6. Romanın dil ve anlatım özellikleri
7. Romanın türü
8. Romanın ana fikri

C. YAZARIN HAYATI,SANATI VE ESERLERİ HAKKINDA KISA BİLGİ

D. FAYDALANILAN KAYNAKLAR

| 0 yorum ]


         Diyarbakır'da doğdu, İstanbul'da ya­şamını yitirdi. Asıl ismi Mehmet Ziya’dır.
·         Ziya Gökalp, sanatı, düşüncelerini yaymak için araç olarak kullanan şairlerdendir.
·         Şiirleri de düz yazıları da fikir ağırlıklıdır. O, bunlarda sanatsal bir ağırlığa yönelmediği gibi dilsel bir yetkinliğe ulaşamamıştır.
·         Onun en büyük özelliği Türkçülük sisteminin bir düzene bağlamasıdır.
·         Ziya Gökalp'ın sanatının en önemli özelliklerinden biri de Türk şiirine o zamana kadar ihmal edilen Türk mi­tolojisini sokmasıdır. Şair, destan yönünden çok zen­gin olan Türk mitolojisini şiirlerinde yansıtmıştır.
·         Milli Edebiyat Akımına düşünsel yönden büyük katkılar sunmuştur.
·         Edebiyatımızın gelişmesi için halka, ulusal kaynaklara gidilmesi, yalın bir dil kullanılması, aruz yerine hece ölçüsünün tercih edilmesi konuşma dili ile yazı dilinin birleştirilmesi, Halk edebiyat ile Batı edebiyatının örnek alınması gerektiğini savunur.
·         Şiirlerinde çoğunlukla ikili (mesnevi), koşma, sone vb. nazım şekillerini kullanan Gökalp, şiir sanatı­nın teknik yönüyle pek ilgilenmemiştir. O, şiirin ne söy­lediği kısmıyla ilgilenmiştir. Bu yönüyle onun şiirlerinde kuru bir didaktizm göze çarpar.
·         Eserinde sade, konuşma diline yakın, doğal, kolay anlaşılır bir dil kullanmıştır. Türk mitolojisinden, Türk folklorundan, Dede Korkut Hikâyelerinden, masalardan yararlanılır.
·         Hece ölçüsünün benimsenip yaygınlaşmasında büyük rolü olmuştur.
·         İnceleme, makale, didaktik şiir, manzum destan, masal türlerinde eserler vermiştir

| 0 yorum ]

Maupassant(KLASİK VAK'A ÖYKÜSÜ-OLAY ÖYKÜSÜ) tarzı olay hikâyeciliğinin bizdeki en büyük ismidir.

Hikâyeciliği meslek olarak gören ilk sanatçıdır.
Genç Kalemler dergisinde yayımlanan “Yeni Lisan” maka­lesiyle dilin sadeleştirilmesi gerektiğini savunmuştur.
Uzun cümlelerden, söz oyunlarından, yabancı sözcük ve tamlamalardan kaçınmış, konuşma ve yazı dili arasında bir uyum kurmaya çalışmıştır.
“Toplum için sanat” anlayışıyla milli değerlere yönelmenin önderliğini yapmıştır.

Realizm akımının etkisi altındadır.
Hikâyelerinde milli’ bilinci uyandırma ve güçlendirme amacı taşımıştır.
Mizahtan da yararlanarak toplumdaki aksayan yönleri eleştirmiştir; bu bakımdan hikâyeleri toplumsal hiciv ka­rakteri taşır.
Konuşma dilini yazı diline uygulamayı amaçlamıştır.
Hikâyeleri teknik açıdan zayıftır, tasvirlere, psikolojik tah­lillere önem vermez, daha çok olayı ön plana çıkarır.
Hikayelerinin konularını 
Milli tarih (daha çok Osmanlı tarihi)

Çocukluk anıları
Askerlik anıları ve günlük hayat oluşturur.
Kısa cümlelere dayanan okurun dikkat ve heyecanını canlı tutan bir anlatımı vardır.
Hikâyelerinde menkıbe, efsane, destan, halk fıkraları ve tarihten yararlanmıştır.
Kitaplaştırmadığı az sayıda şiiri de vardır.
Efruz Bey ve Yalnız Efe adlı eserleri “uzun hikâye”, “roman” olarak da değerlendirilmektedir.
125 CİVARINDA ÖYKÜSÜ VARDIR.


ESERLERİ 

ŞİİR: 
Ömer Seyfettin'in Şiirleri (1972)

ROMAN: 
Ashâb-ı Kehfimiz (1918)
Efruz Bey (1919)
Yalnız Efe (1919, 1988)

ÖYKÜ: 
Harem (1918)
Yüksek Ökçeler (1922, 1988)
Gizli Mabed (1923, 1988)
Beyaz Lale (1938)
Asilzâdeler (1938)
İlk Düşen Ak (1938, 1980)
Mahçupluk İmtihanı (1938, 1982 bir oyun da içerir)
Dalga (1943, 1952)
Nokta (1956)
Tarih Ezelî Bir Tekerrürdür (1958)

 DİĞER ÖYKÜLERİ: 
Bomba
Bahar ve Kelebekler
Forsa
Aşk Dalgası
Gizli Mabet
Pembe İncili Kaftan
Kaşağı
Falaka
Kızıl Elma Neresi,
Başını Vermeyen Şehit,
Diyet
And
Teke Tek
Kütük
Harem (uzun hikâye)

İNCELEME: 
Milli Tecrübelerden Çıkarılmış Ameli Siyaset (1912)
Yarınki Turan Devleti (1914)
Türklük Mefkuresi (1914)
Türklük Ülküsü (ilk 3 kitap birarada ölümünden sonra, 1975)

| 0 yorum ]


  • Fecr-i Ati döneminde şiirler edebiyata girdi, daha sonra Milli Edebiyat'a katıldı.
  • Fransız sembolistlerini ta­nıtan yazılar yazdı.
  • Ziya Gökalp’in çıkardığı Yeni Mecmua'da hece ölçüsüyle ulusal temaları işleyen şiirler yazdı.
  • Kendisi de dergi çıkardı.
  • Sanatçı, edebiyatın yalnızca aydınlara değil, halka da açık ol­ması gerektiğine inanır; bu nedenle halk edebiyatı araştırmaları­na yönelir.
  • Balkan Savaşları’nı anlatan “Türkün Du­ası” adlı şiiriyle ilgi toplar.
  • Önceleri bireysel konularda yazan sa­natçı sonraları toplumsal konulara yönelse de başarısı edebiyat araştırmacılığından gelmektedir.
  • Tarihini bilmeyen milletlerin, geleceklerinin de olamayacağı­na inanan Köprülü, Türkoloji çalışmalarına önem verir.
  • Türkiyat Enstitüsünü kurdu, bu alanda dünyaca ünlü bilimadamı oldu.
  • Özellikle Yunus Emre ve Ahmet Yesevi gibi değerleri tanıttı.
ESERLERİ 
Yeni Osmanlı Tarih-i Edebiyatı (1916) 
Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (1919-1966) 
Nasrettin Hoca (1918-1981) 
Türk Edebiyatı Tarihi (1920) 
Türkiye Tarihi (1923) 
Bugünkü Edebiyat (1924) 
Azeri Edebiyatına Ait Tetkikler (1926) 
Milli Edebiyat Cereyanının İlk Mübeşşirleri ve Divan-ı Türk-i Basit (1928) 
Türk Saz Şairleri Antolojisi (1930-1940, üç cilt) 
Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar (1934) 
Anadolu'da Türk Dili ve Edebiyatı'nın Tekamülüne Bir Bakış (1934) 
Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu (1959) 
Edebiyat Araştırmaları Külliyatı (1966) 
İslam ve Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları ve Vakıf Müessesesi (1983, ölümünden sonra)

| 0 yorum ]


  • Millî Edebiyat akımının ünlü kadın romancısıdır. 
  • Edebiyatçılığının yanında bir asker gibi cephe gerisinde mücadele vermiştir.
  • Halide Edip Adıvar, edebiyatın birçok türünde eser vermesine karşın romancı olarak tanınmıştır. 
  • Eserleri roman­tizmden realizme doğru bir gelişme gösterir.
  • Romanlarında ilk başta aşk temasını, kadın psikolojisi­ni ele alır. Daha sonra Türkçülük, milliyetçilik ve mem­leketçilik konularına yönelir; kişileri yaşadıkları olay çevresinde, gelenek ve göreneklere bağlayarak anla­tır.
  • Romanlarında canlı, kuvvetli karakterler yaratır.
  • Yazar, üslubu genellikle ikinci pla­na itmiştir. Eserlerinde basit cümle yanlışlarından, an­latım bozukluğuna kadar birçok eksiklik göze çarpar.
  • Halide Edip'in romanlarını içerikleri ve dönem bakı­mından üç bölümde toplanır:
    İlk dönem romanlarıYazar, ilk dönem romanlarında özellikle aşk gibi bireysel konuları ele alır. Bu roman­larda güçlü kadın kahramanlar öne çıkar. Kahramanla­rın ruhsal durumları başarıyla çözümlenir. Seviye Talib, Handan, Kalp Ağrısı bu tür romanlardandır.
    Kurtuluş Savaşı dönemi romanlarıAnadolu'ya ge­çip Kurtuluş Savaşı'na katılmasıyla Halide Edip'in sa­nat anlayışında değişiklik olur. Bu dönemde Anadolu insanını yakından tanır. Onun sabrını, direnişini, fe­dakârlığını, yurt sevgisini görür. Türkçülük akımının et­kisiyle toplum yapısını yansıtan Kurtuluş Savaşı ile Anadolu kent ve kasabalarındaki kimi çevrelerin deği­şik tutumlarını, çetelerin direnişlerini, kabaran millî coşkuyu anlatan toplumcu sayılabilecek eserler kale­me alır. Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Zeyno'nun Oğlu bu dönemin romanlarındandır.
    Toplum ve töre romanlarıYazar, özellikle son yılların­da İstanbul'da ve Anadolu'yu, Anadolu'da yaşayan in­sanları konu alır. Doğu - Batı çelişkisini gündeme geti­rir, bu konuya bir cevap arar. Bunu yazarken değişik yörelerin törelerini de sergiler. Romanlarındaki bazı olay ve izlenimler, yazarın hayatından kaynaklanır. Sinekli Bakkal, Tatarcık, Sonsuz Panayıbu türden ro­manlardır.


    ESERLERİ:
    ROMAN
    Heyula (1908) 
    Raik'in Annesi (1909) 
    Seviye Talip (1910) 
    Handan (1912) 
    Yeni Turan (1912) 
    Son Eseri (1913) 
    Mev'ud Hüküm (1918) 
    Ateşten Gömlek (1923) 
    Vurun Kahpeye (1923) 
    Kalp Ağrısı (1924) 
    Zeyno'nun Oğlu (1928) 
    Sinekli Bakkal (1936) 
    Yolpalas Cinayeti (1937) 
    Tatarcık (1939) 
    Sonsuz Panayır (1946) 
    Döner Ayna (1954) 
    Akile Hanım Sokağı (1958) 
    Kerim Ustanın Oğlu (1958) 
    Sevda Sokağı Komedyası (1959) 
    Çaresaz (1961) 
    Hayat Parçaları (1963)
    ÖYKÜ
    İzmir'den Bursa'ya (Yakup Kadri, Falih Rıfkı ve Mehmet Asım Us ile birlikte, 1922) 
    Harap Mabetler (1911) 
    Dağa Çıkan Kurt (1922)
    OYUN
    Kenan Çobanları (1916) 
    Maske ve Ruh (1945)
    ANI
    Türkün Ateşle İmtihanı (1962) 
    Mor Salkımlı Ev (1963)

| 0 yorum ]


20.yy Türk Edebiyatının en büyük romancılarındandır.
Roman, öykü, gezi, eleştiri ve tiyatro türlerinde eserler vermiştir.
Sade ve cnlı  bir dille yazdığı eserlerinde Türkçeyi başarıyla  kullanmıştır.
İstanbullu idealist bir genç kızın, Feride’nin, öğretmen olarak gittiği Anadolu’ da yaşadıklarını anlattığı Çalıkuşu’yla sevilmiştir. Çalıkuşu, köyü ve taşra insanın yaşa­yışını anlatan ilk başarılı eserlerdendir.

Yaprak Dökümü’nde Batılılaşmanın Türk aile yapısı üzerindeki olumsuz etkisini; Yeşil Gece’de Kurtuluş Sa­vaşı yılları ve sonrasında dini istismar eden kişilerin eleştirisini romanlaştırır.

Öğretmenliğinden dolayı tanıdığı Anadolu’yu, gözlemci yönüyle yansıtmıştır.
Romantizm ve realizm akımlarından etkilenmiştir.
Görevi sırasındaki gözlemlerini anlattığı Anadolu Notları gezi türünün en önemli eserlerindendir.
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda da etkili bir isimdir.

ESERLERİ

ROMAN: 
Çalıkuşu (1922) 
Gizli El (1924) 
Damga (1924) 
Dudaktan Kalbe (1925) 
Akşam Güneşi (1926) 
Bir Kadın Düşmanı (1927) 
Yeşil Gece (1928) 
Acımak (1928) 
Yaprak Dökümü (1930) 
Kızılcık Dalları (1932) 
Gökyüzü (1935) 
Eski Hastalık (1938) 
Ateş Gecesi (1942) 
Değirmen (1944) 
Miskinler Tekkesi (1946) 
Harabelerin Çiçeği (1953) 
Kavak Yelleri (ölümünden sonra 1961) 
Son Sığınak (ölümünden sonra 1961) 
Kan Davası (ölümünden sonra 1962)

ÖYKÜ: 
Gençlik ve Güzellik (1919) 
Roçild Bey (1919) 
Eski Ahbap (1919) 
Tanrı Misafiri (1927) 
Sönmüş Yıldızlar (1928) 
Leyla ile Mecnun (1928) 
Olağan İşler (1930)

OYUNLAR: 

Hançer (1920) 
Eski Rüya (1922) 
Ümidin Güneşi (1924) 
Gazeteci Düşmanı-Şemsiye Hırsızı-İhtiyar Serseri (Üç oyun birarada, 1925) 
Taş Parçası (1926) 
Hülleci (1926) 
Bir Köy Hocası (1928) 
Babür Şah'ın Seccadesi (1931) 
Bir Kır Eğlencesi (1931) 
Ümit Mektebinde (1931) 
Felaket Karşısında-Gözdağı-Eski Borç (Üç oyun birarada, 1931) 
İstiklal (1933) 
Vergi Hırsızı (1933) 
Bir Yağmur Gecesi (1943) 
Balıkesir Muhasebecisi (1953) 
Tanrıdağı Ziyafeti (1955) 
Yaprak Dökümü (ölümünden sonra 1971) 
Eski Şarkı (ölümünden sonra 1971)

GEZİ: 
Anadolu Notları (ilk cildi 1936; ikinci cildi 1966)
EĞİTİM: Dil ve Edebiyat: Türk Kıraati (1930) 
Fransızca-Türkçe Resimli Büyük Dil Kılavuzu (1935)

| 0 yorum ]


Küçük yaşta iyi bir din eğitimi görmüş, Arapça, Farsça; gençlik yıllarında ise Fransızca öğrenmiş olan Mehmet Âkif, dini -milli - lirik - epik özellik taşıyan şiirleriyle edebiyatımızdaki yerini almış­tır.

1908'den sonra Sırat-ı Müstakim ve Sebil'ür-Reşat adlı din dergilerinde şiirler, din ve edebiyatla ilgili makaleler yayımlayarak yazı hayatına başlamıştır.

Şiirlerinin çoğunda İslâm'ı anlatmaya çalış­mış, İslâm dininin doğru anlaşılması duru­munda toplumun ilerleyebileceğini söylemiş­tir.

Mehmet Âkif realist bir şairdir."Hayır, hayâl ile yoktur benim alışverişim/İnan ki her ne demişsem görüp de söylemi­şim..." dizeleri onun bu özelliğini yansıtır.
Öğretici yanı ağır basan, din, ahlâk, vatan konularının işlendiği şiirlerinde konuşma dili­ni başarıyla kullanmıştır.
Tüm şiirlerini aruzla yazmıştır.

Aruzu konuşma diline büyük bir başarıyla uygulayan şair, nazmı nesre yaklaştırmıştır (Bu özellikleriyle Tevfik Fikret'e benzer).

Şiirlerinin çoğu manzum öykü şeklindedir.
Âkif, birçok şiirinde sosyal sorunlara da yer vermiştir. Sözgelimi "Küfe"şiirinde yetim kalan bir çocuğun dramını, "Mahalle Kah­vesinde zamanını kahvelerde öldüren tem­bel kişileri, "Köse İmam"da İslâmı yanlış anlayarak karısını boşamak isteyen acıma­sız, cahil bir adamı... anlatır.
Sanatçı, milli marşımız olan İstiklâl Marş'nın da şairidir.
 Mehmet Âkif, özlediği gençliği "Asım"da simgeleştirmiştir. Ona göre gençlik İslâm inancı ile Batı'nın bilimini sentezleyebilirse görevini yapmış olacaktır.
 Mehmet Âkif, Fransız sanatçı Emile Zola'nın gerçekçiliğine hayrandır. Bu bakımdan da naturalisttir. Gerçeği olduğu gibi, bütün çir­kinliği ve kusurlu yanlarıyla anlatması onu naturalistlere yaklaştırır.

Eserleri:

Mehmet Âkif bütün şiirlerini Safahat adı al­tında ve yedi ciltte toplamıştır. Safahat'ın ciltleri şu başlıkları taşır: 
Safahat
Süleymaniye Kürsüsünde
Hakkın Sesleri
Fatih Kürsü­sünde
Hatıralar
Âsım
Gölgeler


| 0 yorum ]


Felsefeye merakı nedeniyle "Filozof Rıza" olarak tanınmıştır.
Servet-i Fünuncuların çağdaşıdır; ancak onlara katılmamıştır.
Hareketli bir siyaset hayatı vardır. Sevr Antlaşması’nı imzalayan delegeler arasında yer almıştır.
Başlangıçta Abdülhak Hamit ve Tevfik Fikret etkisinde aruz vezniyle şiirler yazmıştır.
Daha sonra Aşık ve Tekke şiiri geleneğinden yararlanarak duygulu, içten koşma ve nefesler yazmıştır.

Mehmet Emin Yurdakul‘daki lirizm ve ahenk eksikliğini kapatmış, bir bakıma onun şiirlerindeki kuru didaktizmin ötesine geçmiştir.
Felsefe ,edebiyat, edebiyat tarihi konularında da eserleri vardır.

ESERLERİ:
Serab-ı Ömrüm (şiir);
Abdülhak Hamıt ve Mülahazat-ı Felsefiyesi (eleştiri);
Ömer Hayyam ve Rubaileri (çeviri)


| 0 yorum ]


  • Bir öğretmen olan şair, şiirlerinde çoğunlukla egzotik sahnelere, hüzün ve melankoli gibi bireysel duygulara aşk, ölüm temalarına rastlanır.
  • Aruzla şiire başlamış sonraları heceyle şiirler yazmış ve Beş Hececiler‘ e katılmıştır.
  • Aruza Veda şiiriyle tanınmıştır.
  • “Şair” isimli bir dergi çıkarmıştır.
  • Eserleri:
  • Şiir: Cenk Duyguları, Rüya, Efsaneler
    Tiyatro: Sönen Kandiller (Manzum)
    Roman: Sulara Giden Köprü
    Anı: Edebiyatçılar Geçiyor

| 0 yorum ]


  • Şiire aruzla başlamış Ziya Gökalp’in etkisiyle heceyi kul­lanmaya başlamıştır.
  • Milli heyecanlarla yüklü epik şiirleriyle tanınmıştır.
  • Heceyi kullanmada pek başarılı değildir.
  • Gemiciler” şiiri başta olmak üzere, Türk denizciliğiyle ilgili şiirleriyle tanınmıştır.
  • Son yıllarında tasavvufi şiirler de yazmıştır
  • Eserleri:
  • Şiir: Miras, Güneşin Ölümü, Varidat-ı Süleyman (Tasavvufi)

| 0 yorum ]


YAHYA KEMAL BEYATLI'NIN EDEBİ KİŞİLİĞİ

*Milli edebiyat döneminin bağımsız isimlerindendir.
*Birçok resmi görevde bulunan sanatçı şiire S. Fünun etkisiyle başladı.
*Fransa’ya gitti Fransız şiirinden etkilendi.
*Neoklasizm anlayışıyla eser verdi. Çağdaş Batı şiiriyle Divan şiirini kaynaştırmaya çalıştı.
*Sembolizmin etkisiyle şiirde ahenk ve musıkiye büyük önem verdi.
*Parnasizmin etkisiyle şiirde biçim mükemmelliğini yakalamaya çalıştı, sözcük seçiminde çok titiz davrandı.
*Eserlerinde Divan şiirini temel kaynak olarak seçti. Divan şiiri nazım şekillerini ve “Ok” hariç bütün şiirlerinde aruz ölçüsünü kullandı.
*Nazım-nesir yakınlaşmasına karşı çıktı.
*Osmanlı tarihi, aşk, ölüm, sonsuzluk, musıki ve İstanbul sevgisi en fazla işlediği temalardır.
*Nedim’den sonra İstanbul’u en fazla işleyen şairdir.
*Eski nazım biçimleriyle konuşulan Tükçenin en güzel örneklerini vermiştir.

Şiir: Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgarıyla, Rubailer
Makale, Sohbet: Aziz İstanbul, Eğil Dağlar
Anı: Siyasi ve Edebi Hatıralar

| 0 yorum ]


MEHMET EMİN YURDAKUL

Mehmet Emin Yurdakul 13 Mayıs 1869 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi.. 14 Ocak 1944 tarihinde ise İstanbul’da hayata gözlerini yumdu. Milli Edebiyat ve Türkçülük akımının en büyük temsilcisilerinden biridir. Mektebi Mülkiye’nin idadi bölümünden ayrıldı. Daha sonra devlet memurluğu yaptı. İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne girdi. Şiirleriyle İstanbul hükümetini eleştirince 1907 yılında Erzurum rüsumat nazırlığına tayini çıkarıldı ve böylece İstanbul’dan uzaklaştırıldı. İkinci Meşrutiyet’in ilanının akabinde aynı görevle bu defa Trabzon’a gönderildi. 31 Mart Olayı’ndan sonra 13 Nisan 1909'da İstanbul’a çağrıldı. Bahriye Nezareti Müsteşarlığı'na atandı. Hicaz ve Sivas’ta valilik görevinde bulundu. 1910 yılında İstanbul'a geri döndü. Türk Yurdu Cemiyeti ve Türk Ocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Türk Yurdu dergisinin yayın sorumluluğunu üzerine aldı. İttihat ve Terakki ile anlaşmazlığa düşünce 1912 yılında Erzurum Valiliği'nden emekliye ayrıldı. 1914'te Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda Musul milletvekili oldu. Aralık 1919'da Türk Fırkası'nı kurdu. İstanbul'un işgalinin akabinde 1921'de Anadolu'ya geçti. Antalya Adana İzmir illeri çevresinde çalıştı. Cumhuriyetin ilk yıllarında Şarkikarahisar sonra da Urfa ve İstanbul milletvekili oldu. Mehmet Emin Yurdakul yaşamını yitirene dek milletvekilliği yaptı. Yazmaya şiirle başladı. İlk şiiri 1897’de Servet-i Fünun dergisinde yayınlandı. Devrinin şiir anlayaşının dışına çıktı hece ölçüsüne dayalı yalın bir Türkçe kullandı. Türk edebiyatına halkın sesini getiren gerçekçi bir şair olarak değerlendirildi. Osmanlıcılık ve İslamcılık akımlarına karşı Türkçülüğü savunan şiirler yazdı. Coşku ulusal duygular kahramanlık yüreklendirme ve öğreticilik öğelerini ön plana çıkardı. Şiire şekil yenilikleri de getirdi. Dörtlük geleneğinin dışına çıkarak üçer altışar sekizer dizeden kurulu şiirler yazdı. Milli edebiat akımı ve Türkçülüğün önde gelen temsilcileri arasında yer aldı. "Türk Şairi" "Milli Şair" ünvanı ile tanınır..

ESERLERİ

ŞİİR:
Türkçe Şiirler (1899-1918)
Türk Sazı (1914)
Ey Türk Uyan (1914)
Tan Sesleri (1915 1956)
Ordunun Destanı (1915)
Dicle Önünde (1916)
Hastabakıcı Hanımlar (1917)
Turana Doğru (1918)
Zafer Yolunda (1918)
İsyan ve Dua (1918)
Aydın Kızları (1919)
Mustafa Kemal (1928 şiir ve düzyazı)
Ankara (1939)

DÜZYAZI:
Fazilet ve Asalet (1890)
Türkün Hukuku (1919)
Kral Corc’a (1923)
Dante’ye (1928)

| 0 yorum ]


SAYFA 163
1.Şiir yazarken ritim,ahenk,imge, edebi sanatları göz önünde bulundurmalıyız.
2.Farklı fikir ve sanat akımlarını benimsemelerinden kaynaklanmaktadır ; fakat Milli Edebiyat sanatçılarını birleştiren ortak payda devletin devamlılığını sağlamaktır.



SAYFA 165
2.Ziya Gökalp 'in çevresinde gelişen Milli Edebiyat dönemi şiirlerinde Türkçülük hareketinin etkisiyle sade bir dil ve hece ölçüsüyle şiirler yazılmıştır.
3.Yahya Kemal'in Bir Tepeden şiiri ses ve müzikaliteye değer vermesi, sanatlı bir söyleyiş ve şekil güzelliği bakımından "Şafakta" adlı şiirle benzerlik göstermektedir.
4. Mehmet Akif'in şiirinde işlediği konular ve manzumelerini yazma amacı halkın yaşayışını ve değerleirini anlatmak, hayattan kesit sunarak toplumu her yönüyle yansıtmaktır.
5. "Gözlerim Mest Açılırken" ve "Derviş" adlı şiirler Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati dönemi şiirleriyle şiir anlayışı ve edebi zevk bakımından benzerlik göstermektedir.Bu durum Milli Edebiyat döneminde Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati anlayışına uygun eserlerin DE verildiğini göstermektedir.

SAYFA 166
ANLAMA-YORUMLAMA

1.a)
  • "Vatan" şiiri hece ölçüsü ve sade dille yazılması, didaktik olması ve fikrin ön planda olması sebebiyle milliyetçi edebiyat anlayışına uygundur.
  • "Bülbül" adlı şiir ses ve musikisiye önem vermesi, sanatlı ve süslü bir dil kullanması sebebiyle saf (öz) şiir anlayışına uygundur.
  • "Kocakarı ile Ömer" adlı şiir ise halkın inanç değerlerinden birini işlemesi, aruzla yazılması dolayısıyla manzum hikaye anlayışına uygundur. 
b) Vatan şiiri Ziya Gökalp'e
Bülbül > Ahmet Haşim
Kocakarı ile Ömer > M.Akif Ersoy'a aittir.

2. Kendinizi hangi sanat anlayışına neden yakın hissediyorsunuz? Açıklayınız.

ÖLÇME-DEĞERLENDİRME 
1. (Y) , (D) , (Y)
2. .........Mehmet Akif ERSOY, ......SAFAHAT
3. E şıkkı
  • 4. Sade dil ve hece ölçüsüyle yazılmış şiirler
  • saf (öz) şiir
  • halkın yaşayış tarzını ve değerlerini anlatan manzumeler

SADE DİL VE HECE ÖLÇÜSÜYLE YAZILMIŞ ŞİİR

Sayfa 168

Hazırlık
1) Dilin yozlaşması birtakım dış etkenlerle dilin özünden uzaklaşması,  bozulması anlamına gelmektedir.
2) Dilin sadeleşmesi halka yön vermek halk ile devlet kopukluğunu gidermek bakımlarından sosyal ve siyasi hedeflerle ilişkilidir.

İnceleme

1.GRUP
AHENK ÖZELLİKLERİ
Bırak Beni Haykırayım
(Mehmet Emin Yurdakul)


a--Ben en hakîr bir insanı kardeş sayan bir rûhum;
b--Bende esîr yaratmayan bir Tanrı’ya îman var;
b--Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar;
“um” sesleri tam uyak, “-ar” sesleri tam uyak

a--Mazlumların intikamı olmak için doğmuşum.
c--Volkan söner, lâkin benim alevlerim eksilmez;
c--Bora geçer, lâkin benim köpüklerim kesilmez.
“-sil” zengin uyak, “-mez” zengin uyak

d--Bırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et;
d--Unutma ki şâirleri haykırmayan bir millet,
e--Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir;
“-et” sesleri tam uyak, “-ir” tam uyak


e--Zaman ona kan damlayan dişlerini gösterir,
f--Bu zavallı sürü için ne merhamet, ne hukuk;
f--Yalnız bir sert bakışlı göz, yalnız ağır bir yumruk!..
“-uk” sesleri tam uyak

AHENK ÖZELLİKLERİ:
§  15’li hece ölçüsü,
§  Düzenli bir kafiye örgüsü yok, genelde tam uyak kullanılmış, bir yerde redif vardır.
§  Hece ölçüsüyle ve coşkulu söyleyişle şiirde ritim oluşturulmaya çalışılmıştır.

2.GRUP:
YAPI: Şiir üçer dizelik dört bentten oluşmuştur.
1)şiirde önceki dönemlere göre ses ve söyleyiş ile modern şiire özgü söyleyişler bir arada kullanılmıştır.
2)Şiirde ritim hece ölçüsüyle sağlanmıştır. Bu da Milli edebiyat döneminde hece ile şiir yazma ile ilgilidir.
3) “Esir yaratmayan Tanrı imajında”  dönemin Osmanlı devletinin esaret altına alınmak istenmesinin  ilişkisi vardır.
“Zaman ona kan damlayan dişlerini gösterir.” ifadesinde ise zaman ve kan damlayan dişler arasında benzetme sanatı vardır.
Ayrıca şiirde “mazlumların intikamı “volkan” “ alev”, “ bora”,  “köpük”  ,”öksüz çocuk” imgeleri kullanılmıştır.
4) Şiirde “paçavralar altındaki yoksul”,” kan damlayan dişler”,  “bir sert bakışlı göz”, “ağır yumruk”  gibi tarihi ev sosyal değer taşıyan ifadeler vardır.
5) Sade dil ,hece vezni ve işlenen sosyal tema ile halk şiirine ait imgeler bakımından farklılık göstermektedir.
6)Şiirin teması  şairin kim olduğudur.Sanatsal anlamda” şairin kimliği “ teması olarak işlenmiştir.
7) Şiirin evrensel olması onun yaratıcısı olan şairin de evrensel olması anlamını taşıdığı için tema her çağda ve ülkede geçerli olabilecek bir temadır.

Sayfa 169
2. ETKİNLİK:

1. grup: Şiirdeki şairin toplum karşısındaki sorumluluğu ile öğretici metinlerdeki temalar ile benzerlik göstermektedir.
2. grup: Şair şiirde estetik zevk amacı gütmemiştir.

8) “Bırak Beni Haykırayım”  adlı şiir Türk şiirinde sade dil ve hece ölçüsüyle yazılmış bir şiir olarak yerini alır.

MEHMET EMİN YURDAKUL

Mehmet Emin Yurdakul 13 Mayıs 1869 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi.. 14 Ocak 1944 tarihinde ise İstanbul’da hayata gözlerini yumdu. Milli Edebiyat ve Türkçülük akımının en büyük temsilcisilerinden biridir. Mektebi Mülkiye’nin idadi bölümünden ayrıldı. Daha sonra devlet memurluğu yaptı. İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne girdi. Şiirleriyle İstanbul hükümetini eleştirince 1907 yılında Erzurum rüsumat nazırlığına tayini çıkarıldı ve böylece İstanbul’dan uzaklaştırıldı. İkinci Meşrutiyet’in ilanının akabinde aynı görevle bu defa Trabzon’a gönderildi. 31 Mart Olayı’ndan sonra 13 Nisan 1909'da İstanbul’a çağrıldı. Bahriye Nezareti Müsteşarlığı'na atandı. Hicaz ve Sivas’ta valilik görevinde bulundu. 1910 yılında İstanbul'a geri döndü. Türk Yurdu Cemiyeti ve Türk Ocağı’nın kurucuları arasında yer aldı. Türk Yurdu dergisinin yayın sorumluluğunu üzerine aldı. İttihat ve Terakki ile anlaşmazlığa düşünce 1912 yılında Erzurum Valiliği'nden emekliye ayrıldı. 1914'te Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda Musul milletvekili oldu. Aralık 1919'da Türk Fırkası'nı kurdu. İstanbul'un işgalinin akabinde 1921'de Anadolu'ya geçti. Antalya Adana İzmir illeri çevresinde çalıştı. Cumhuriyetin ilk yıllarında Şarkikarahisar sonra da Urfa ve İstanbul milletvekili oldu. Mehmet Emin Yurdakul yaşamını yitirene dek milletvekilliği yaptı. Yazmaya şiirle başladı. İlk şiiri 1897’de Servet-i Fünun dergisinde yayınlandı. Devrinin şiir anlayaşının dışına çıktı hece ölçüsüne dayalı yalın bir Türkçe kullandı. Türk edebiyatına halkın sesini getiren gerçekçi bir şair olarak değerlendirildi. Osmanlıcılık ve İslamcılık akımlarına karşı Türkçülüğü savunan şiirler yazdı. Coşku ulusal duygular kahramanlık yüreklendirme ve öğreticilik öğelerini ön plana çıkardı. Şiire şekil yenilikleri de getirdi. Dörtlük geleneğinin dışına çıkarak üçer altışar sekizer dizeden kurulu şiirler yazdı. Milli edebiat akımı ve Türkçülüğün önde gelen temsilcileri arasında yer aldı. "Türk Şairi" "Milli Şair" ünvanı ile tanınır..

ESERLERİ

ŞİİR:
Türkçe Şiirler (1899-1918)
Türk Sazı (1914)
Ey Türk Uyan (1914)
Tan Sesleri (1915 1956)
Ordunun Destanı (1915)
Dicle Önünde (1916)
Hastabakıcı Hanımlar (1917)
Turana Doğru (1918)
Zafer Yolunda (1918)
İsyan ve Dua (1918)
Aydın Kızları (1919)
Mustafa Kemal (1928 şiir ve düzyazı)
Ankara (1939)

DÜZYAZI:
Fazilet ve Asalet (1890)
Türkün Hukuku (1919)
Kral Corc’a (1923)
Dante’ye (1928)

ANLAMA-YORUMLA
1.Öğretici manzum metinlerin genellikle yazıldıkları dönemlerde meydana gelen olumsuzluklar karşısında bir araç olarak kullanılması onların bazı dönemlerde daha çok kullanılmasına sebep olmaktadır.
2.


FECR-İ ATİ ŞİİRİ                       MİLLİ EDEBİYAT ŞİİRİ
                         BENZERLİKLER  
Milli Edebiyat dönemi şairlerinin zaman zaman Fecr-i Ati gibi şiirden faydalanmaları ,şiiri estetik bir zevk uyandıran edebi ürün olarak görmüşlerdir.
Aruz ölçüsü ve sanatsal söyleyiş
Ses ahenk
Hece ölçüsü ve halk söyleyişi
Bireysel temalar
tema
Toplumsal ve milliyetçi konular
Beyit nazım birimi kullanılmakla serbest şiire yaklaşılmış.Serbest müstezat ve Batı’ya ait nazım biçimleri
Yapı özellikleri
Halk şiiri ve modern şiirden alınan bir yapı.
Bol imgeli, süslü, ağır bir dil
Dil ve anlatım
Süsten ve sanattan uzak günlük konuşma dili


3.Toplumu ilgilendiren bir şiir yazsaydınız nelere dikkat edeceğinizi belirtiniz.
ÖLÇME-DEĞERLENDİRME
1. (D) (Y) (D)
2…….toplumsal……………Batılı
3. C şıkkı
4. Milli Edebiyat dönemi hece şiirindeki imgeler ağırlıklı olarak halk şiirinden gelmekle beraber kolay anlaşılır ve  yalın olan modern şiire özgü imgeler kulanılmıştır.

SAYFA 171
HAZIRLIK
1) Saf (öz) kelimesi katıksız, arı, katışıksız, halis anlamlarına gelmektedir.Saf şiir şiirsel ögelerin dışında hiçbir şey barındırmayan şiir olmalıdır.Saf şiir baştan sona her şeyiyle gerçek şiirdir.
2. Müzik ile şiir arasında şiirin ahenk ve ritim özellikleriyle bir müzik eserine benzemesi ilişkisi vardır.
SAYFA 172
AÇIK DENİZ
a--Balkan şehirlerinde geçerken çocukluğum;
a--Her lâhza bir alev gibi hasretti duyduğum.
“-uğ” sesleri tam uyak, “-um” redif
b--Kalbimde vardı 'Byron'u bedbaht eden melâl
b--Gezdim o yaşta dağları, hulyâm içinde lâl...
“-lâl” tunç kafiye
c--Aldım Rakofça kırlarının hür havâsını,
c--Duydum, akıncı cedlerimin ihtirâsını,
“âs” zengin uyak “-ını” redif
Her yaz, şimâle doğru asırlarca bir koşu...
Bağrımda bir akis gibi kalmış uğultulu...
“-u” sesi yarım uyak
Mağlûpken ordu, yaslı dururken bütün vatan,
Rü'yâma girdi her gece bir fâtihâne zan.
“-an” tam uyak
Hicretlerin bakıyyesi hicranlı duygular...
Mahzun hudutların ötesinden akan sular,
“-u” yarım uyak, “-lar” redif
Gönlümde hep o zanla berâber çağıldadı,
Bildim nedir ufuktaki sonsuzluğun tadı!
“-adı” zengin uyak
Bir gün dedim ki 'istemem artık ne yer ne yâr!'
Çıktım sürekli gurbete, gezdim diyar diyar;
“yar” tunç uyak
Gittim son diyâra ki serhaddidir yerin,
Hâlâ dilimdedir tuzu engin denizlerin!
“-er” tam uyak, “-in” redif
Garbin ucunda, son kıyıdan en gürültülü
Bir med zamânı, gökyüzü kurşunla örtülü,
“-tü” tam uyak , “-lü” redif
Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi;
Gördüm güzel vücûdunu zümrütliyen deri
“deri” tunç uyak
Keskin bir ürperişle kımıldadı anbean;
Baktım ve anladım ki o ejderdi canlanan.
“-an” tam uyak
Sonsuz ufuktan âh o ne coşkun gelişti o!
Birden nasıl toparlanarak kükremişti o!
“-iş” tam uyak , “-ti o” redif
Yelken, vapur ne varsa kaçışmış limanlara,
Yalnız onundu koskoca meydan ve manzara!
“-ara” zengin uyak
Yalnız o kalmış ortada, âsi ve bağrı hûn,
Bin mağra ağzı açmış, ulurken uzun uzun...
“-un” sesleri tam uyak
Sezdim bir âşina gibi, heybetli hüznünü!

Rûhunla karşı karşıya kaldım o med günü,
“-ün” sesleri tam uyak, “-ü” redif
Şekvânı dinledim, ezelî muztarip deniz!
Duydum ki rûhumuzla bu gurbette sendeniz,
“deniz” tunç kafiye
Dindirmez anladım bunu hiç bir güzel kıyı;
Bir bitmeyen susuzluğa benzer bu ağrıyı.
“-ıyı” zengin uyak

1.a) Şiirde ritim aruz ölçüsüyle yazılmıştır.Her türlü ses benzerliği ahengi sağlamaktadır.
b) Bu unsurlar şiirde ahengi sağlamaktadır.
2. Şiir bentlerden oluşmuştur.Klasik Divan şiiri yapısı vardır ; ama bu sadece ölçü ce kafiye düzeni ile sınırlı kalmıştır.Şiirde anlam genelde beyitlerde tamamlanmıştır,bazı yerlerde bir dize ya da bentte tamamlandığı da olmuştur.Bir plana uygun olarak ortaya konan anlam birlikleri şiirin genel temasına anlamsal bütünlüğüne etrafında bir araya gelmiştir.
3.a. Şiiri oluşturan birimlerin yerlerinin değiştirilmesi anlamın da bozulmasına sebep olur.Bu durum şiirdeki birimlerin anlamca ve söyleyişçe birbirleriyle ilişkili olduğunu göstermektedir.
b. Açık Deniz şiirinde anlam, şiirin bütününde tamamlanmıştır.
§  4. Bir alev gibi hasret > teşbih (benzetme)
§  Rakofça kırlarının hür havası > teşhis ( kişileştirme)
§  Mahzun hudutların ötesi > teşhis (kişileştirme )
AÇIK DENİZ ŞİİRİNDEKİ DİĞER SÖZ SANATLARI
§  Her lâhza bir alev gibi hasretti duyduğum> TEŞBİH
§  Bağrımda bir akis gibi kalmış uğultulu > TEŞBİH
§  Bir bitmeyen susuzluğa benzer bu ağrıyı > TEŞBİH
§  Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi; >TEŞBİH
§  Kalbimde vardı 'Byron'u bedbaht eden melâl> TELMİH
§  Hicretlerin bakıyyesi hicranlı duygular...> TELMİH
§  Bir med zamânı, gökyüzü kurşunla örtülü >İSTİARE
§  kükremişti o > İSTİARE
§  Bin mağra ağzı açmış, ulurken uzun uzun > İSTİARE
§  yaslı dururken bütün vatan > TEŞHİS (KİŞİLEŞTİRME) +AD AKTARMASI
5-) Buradaki ''sonsuzluğun tadı'' ve ''dilimdedir tuzu'' imgelerinde bir tatma duyusu vardır.
ŞİİRDEKİ DİĞER İMGELERE ÖRNEKLER
  • Bağrımda bir akis gibi kalmış uğultulu > işitme
  • Mahzun hudutların ötesinden akan sular > işitme
  • Garbın ucunda, son kıyıdan en gürültülü > işitme
  • Bir med zamânı, gökyüzü kurşunla örtülü > görme
  • Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi > görme
  • Gördüm güzel vücûdunu zümrütliyen deri > görme
  • Şekvânı dinledim, ezelî muztarip deniz > işitme
  • ŞİİRDE BUNLARIN KULLANILMASI SES VE ANLAM BÜTÜNLEŞMESİNİ SAĞLAMAK İÇİNDİR.
6. Ölçü: (Aruz ölçüsü)
 Nazım şekli: Mesnevî
 Nazım Birimi:Beyit
Şiir dilinin  Özellikleri:Şiirde duygudan çok felsefi düşüncelere yer vermiştir. Kendine özgü tarih vatan millet sana anlayışı olan mısra işçiliği ile düşünür kişiliğini kaynaştıran ve bu şekilde sunan şair ölçü ve uyaktaki ahengi dili kusursuz bir şekilde kullanışı ile bu şiirde başarıyı yakalamıştır.Beyatlı şiirdeki sözcükleri dikkatle seçmiş şiirin anlamını oluşturan ve ahenk sağlayan sözcükler kullanmıştır.Şairi başarılı kılan günlük konuşma dilini şiir dili haline getirmesidir.

1.ETKİNLİK.
1.GRUP:Tema: Şiirin genelinde “fetihlerle dolu Osmanlı tarihine özlem” teması vardır.Şiirin başlığıyla bir bütünlük oluşturan teması ise özgürlüktür.
2.GRUP: "Balkan,Rakofça, şimal, mahzun hudutların ötesi, son, diyar, garb , Byron..." mekan ve yön bildiren isimlerdir.
Şiirde kişi, mekan ve yön belirten ifadelerin kullanılması, şiirin temasını daha iyi yansıtmak amacıyladır.
7) Dil ve Anlatım: Türk şiirinin öz ve biçim özelliklerini çağdaş zevke göre incelten ahenkli bir yapı içinde aydınlık bir dil kullanılmıştır. Ünlemleri kullanarak acılarını haykırmaya çalışmıştır. Ayrıca şiirde iç ahenk vardır. Şair Açık Deniz şiirindeki klasik Türk şiiri Servet-i Fünun, Fecr-i Ati ve Milli Edebiyat dönemlerinin zaman içinde olgunlaşan bir Türkçe kullanılmıştır.

8.  Şiirdeki bazı kelime ve ifadelerin anlam değişmeden farklılaştırılması şiirin musikisini bozacağından şiirin değer kaybetmesine neden olur.
9. Şiirde tarihsel süreç içinde olgunlaşan Türkçeyi yansıtan ifadeler:
"melal, hicranlı duygular, mahzun hudutlar, anbean, bağrı hûn , hulyam içinde lâL,mustarip deniz , fatihane zan (edebiyat fatihi'nden alıntıdır.) 
10.  Şair şiirdeki doğal gerçekliğe sahip Balkanları hem kendi toplumu hem de tarihi sürecini yansıtacak şekilde duyuş ve algılayışla birlikte işleyerek değiştirmiştir.Şairin amacı okuyucuyu da bu duyuşa çekmektir.
11. Şiirin teması olan “fetihlerle dolu Osmanlı tarihine özlem” bireyden başlayarak millet, milletten medeniyet, medeniyetten tarih, tarihten de sonsuzluk kavramları etrafından şekillen bir bütün olarak sunulmuştur.
12. Açık DENİZ şiiri Batı etkisindeki Türk şiiri geleneğiyle ilişkilendirilebilir.
13. 
YAHYA KEMAL BEYATLI'NIN EDEBİ KİŞİLİĞİ

*Milli edebiyat döneminin bağımsız isimlerindendir.
*Birçok resmi görevde bulunan sanatçı şiire S. Fünun etkisiyle başladı.
*Fransa’ya gitti Fransız şiirinden etkilendi.
*Neoklasizm anlayışıyla eser verdi. Çağdaş Batı şiiriyle Divan şiirini kaynaştırmaya çalıştı.
*Sembolizmin etkisiyle şiirde ahenk ve musıkiye büyük önem verdi.
*Parnasizmin etkisiyle şiirde biçim mükemmelliğini yakalamaya çalıştı, sözcük seçiminde çok titiz davrandı.
*Eserlerinde Divan şiirini temel kaynak olarak seçti. Divan şiiri nazım şekillerini ve “Ok” hariç bütün şiirlerinde aruz ölçüsünü kullandı.
*Nazım-nesir yakınlaşmasına karşı çıktı.
*Osmanlı tarihi, aşk, ölüm, sonsuzluk, musıki ve İstanbul sevgisi en fazla işlediği temalardır.
*Nedim’den sonra İstanbul’u en fazla işleyen şairdir.
*Eski nazım biçimleriyle konuşulan Tükçenin en güzel örneklerini vermiştir.

Şiir: Kendi Gök Kubbemiz, Eski Şiirin Rüzgarıyla, Rubailer
Makale, Sohbet: Aziz İstanbul, Eğil Dağlar
Anı: Siyasi ve Edebi Hatıralar

kaynak:edebiyatfatihi