-
Tanzimat şiirinde görülen
“akıl,ilerleme,deney,hürriyet” kavramları Aydınlanma düşüncesiyle
ilişkilidir.Çünkü Aydınlanma Dönemi Ortaçağ’da hüküm süren dünya görüşüne karşı
yeni bir dünya görüşünün ortaya çıkması ve temellendirilmesidir.Bu düşünceye
göre aklın aydınlattığı kesin doğrulara ve bilginin ilerlemesine dayanan
entelektüel bir kültür egemen olmalı ve kültür sonsuz şekilde
ilerlemelidir.Böylece ilerleme ideali insanın geleneğin köleliğinden kurutlarak
sürekli mutluluk ve özgürlük yolunda gelişeceği düşüncesine dayandırılır.
“Cihangirane bir devlet çıkardık bir aşiretten> tarihi bir değeri
Mürevvet-mend olan mazluma el çekmez ianetten > sosyal değeri
Çıkar asar-ı rahmet ihtilaf-ı rey-i ümmetten > sosyal değeri
Tema: Hürriyet sevgisi
Ses Benzerlikleri: Tekrar eden “-den” ler redif, “-et’ler tam kafiyedir.
Söyleyiş tarzı: Şiirin iç akışında, kasidenin sunulduğu kişinin özelliklerini yansıtan kelime ve tamlamalar seçilmiştir. Namık Kemal’in kasidesi ise soyut bir konuya yazıldığı için şair çok fazla mübalağa sanatını kullanmamıştır. Bu durum, şiirlerin yazıldığı ortamın zihniyetiyle, yani edebî, siyasi ve sosyal özelliklerime yakından ilgilidir.
Tema: Hürriyet sevgisi
* İlk roman: Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, Şemseddin Sami
* İlk köy romanı: Karabibik, Nabizade Nazım
* İlk realist romancı: Recaizade Mahmut Ekrem
* İlk realist roman: Araba Sevdası, Recaizade Mahmut Ekrem
* İlk edebi roman: İntibah, Namık Kemal
* İlk tarihi roman: Cezmi, Namık Kemal
* İlk kadın romancı: Fatma Aliye
* İlk tiyatro: Şinasi’nin Şair Evlenmesi’dir.
* İlk mizah gazetesi: Teodor Kasap
* Matbaada basılan ilk kitap: Vankulu Lügati
* İlk mülakat (röportaj): Rüya,Ziya Paşa
* İlk makale: Tercüman-ı Ahval Mukaddimesi, Şinasi
* İlk kez noktalama işareti kullanılan eser: Tercüman-ı Ahval, Şinasi
* İlk şiir çevirisi: Tercüme-i Manzume, Şinasi
* İlk gazete: Takvim-i Vakayı, sahibi devlet (1831)
* İlk özel sanat, fikir, edebiyat gazetesi: Tercüman-ı Ahval, Şinasi, Agah Efendi (1860)
* İlk anı: Defter-i Amal, Ziya Paşa
* İlk oynanan tiyatro: Vatan yahut Silistre, Namık Kemal
* İlk edebiyat ders kitabı: Talim-i Edebiyat, R. Mahmut Ekrem
* İlk naturalist roman: Zehra, Nabizede Nazım
* İlk öykü: Letaif-i Rivayet, A. Mithat Efendi
* İlk gerçekçi öykü: Küçük Şeyler, Sami Paşazade Sezai
* İlk doğa betimlemesi: Sahra, Abdülhak Hamit Tarhan
* İlk eleştiri:Tahrib-i Harabat,Namık Kemal
Bu dönem sanatçıları, genel olarak toplumun zengin kesiminden çıkmış, iyi yetişmiş kişilerdir. Halk kökenli değillerdir; ama halkı bilinçlendirip uyandırmaya çalışmışlardır.
“Toplum için sanat” düşüncesini benimsemişlerdir.
Bu sanatçıların yetişmeleri tümüyle eski kültürle olmuştur.
Tanzimatçıların idealleri ile uygulamaları, inançları ile yaşantıları arasında büyük farklılıklar vardır. Bu yüzden Tanzimat döneminde hep bir “ikilik” söz konusudur.
Dilde sadeleşme düşüncesini savunmuşlardır; ancak bu düşünce uygulanamamıştır.
Divan şiirini şiddetle eleştirmişler, ancak özellikle biçim yönünden Divan şiiri örneği sayılacak şiirler yazmışlardır (Gazel, kaside, terkib-i bent). Hece ölçüsünü ve Halk ede¬biyatını savunmuşlar, ama bu düşüncelerini de -birkaç örnek dışında- uygulamaya geçirememişlerdir.
Tanzimat şiirinde söyleyiş değil, fikirler önem kazanmıştır. Yukarıda da belirtildiği gibi şiirlerde yeni konulara yer vermişlerdir.
Bu dönem sanatçıları aynı zamanda birer devlet adamıdır, idarecidir, siyasetçidir. Özellikle şiirleriyle toplumu etkilemeye ve yönlendirmeye çalışmışlardır. Toplumsal sorunlara çözüm arayışına yönelmişlerdir.
HAZIRLIK
1. Yukarıdaki fotoğraflarda gördüğünüz insanların yaptıkları işler hangi bilim dallarıyla ilişkilidir? Bu insanların
ilgilendikleri bilim dalları edebiyatta nasıl yer alabilir? Düşüncelerinizi belirtiniz.
1. Nükleer, astronomi ve tıp dalları vardır. Bunlar bir romancının kaleminde kurgu şeklinde yer alabilir. Mesela bir doktorun duygu ve düşünceleri hem tıpla hem de hayatıyla ilgili durumu romanda yer alabilir.
“Ay’a gidecek araç, üç metre genişliğinde beş metre yüksekliğinde, alüminyumdan yapılmış dev bir araçtı. İlk
defa alüminyum, bu kadar büyük bir aracın yapımında kullanılıyordu. Aracın içinde seyyahlara yetecek kadar
su, yiyecek, ışık ve ısı temin edecek kadar gaz vardı.”
Jules VERNE (Jül Vern)
2. Yukarıdaki paragrafta nelerden söz edilmektedir?
2. Paragrafta aya gönderilecek uzay aracından bahsetmektedir.
3. Jules Verne bu paragrafı ne amaçla yazmış olabilir? Jules Verne romanlarını yazmadan önce o konudaki ilim, fen ve teknoloji kitaplarını inceler; deneyler yapar; edindiği bilgileri hayal gücüyle bütünleştirip yazarmış. Sizce Jules Verne’in eserleri bilimsel buluşlara, keşiflere kaynaklık etmiş midir? Açıklayınız.
3. Bu konuda hayallerini ya da düşüncelerini insanlarla paylaşmak amacıyla yazmıştır. Eğer Jules Verne söylemiş olduğu şeyler ileri ki tarihlerde gerçekleşmişse bu noktada edebiyatın bilime katkısından bahsedebiliriz.
ÇÖZÜMLEME-İNCELEME
EDEBİYATIN BİLİM, FELSEFE, SANATLA İLİŞKİSİ
1. Metne göre dilin işlevi nedir?
1. Metne göre edebiyatın temelini dil oluşturur. Daha önce söylemiştik ki edebiyatın malzemesi dildir. Fakat diğer bilimlerinde de gelişmesi ve kendilerini ifade edebilmeleri için dile ihtiyaçları vardır. Ama edebiyatta dil bir amaç iken diğer bilimlerde dil bir araç konumundadır.
2. Edebiyatın insanı konu alan diğer bilim dallarıyla ilişkisi metinde hangi örneklerle verilmiştir?
2.Gerçekçi bir öyküde, bir romanda, bir oyunda, bilimsel bir konuda söyleşen; felsefeye dayanan bir konuda tartışan; psikolojik bir olayın içinde yaşayan insanın betimleme ya da çözümlemesi yapılırken ortaya edebiyatın, bilim, felsefe ya da psikolojiyle ilişkisi çıkmaktadır.
3. İnsanın düş dünyasının da edebiyata konu olduğu metinde vurgulanmaktadır. Hangi bilim dalı insanların hayal dünyası ile ilgili çalışmalar yapar? Ne tür eserlerde bu bilim dalının izleri görülebilir?
3. Psikoloji, insanı ve insanın hayal dünyası ele alır. Bilimsel ya da bilim kurgu metinlerinde bunları görebiliriz.
4. Edebiyat ile insanı konu edinen bilim dallarının birbirine benzeyen ve ayrılan yönlerini metinden yararlanarak
aşağıya yazınız.
4. BENZERLİKLER.
Her ikisinde de dil ortaktır.
İnsanı merkeze alır ve yaptığı her şeyde insanı anlatır.
Yapılan faaliyetlerde insanın faydası söz konusudur.
Birbirinden farklı olsa da kendine has yöntemleri vardır.
FARKLILIKLARI
Dilin işlevleri açısında farklılık izah eder. Edebiyat sanatsal, heyecan bildirme ve şiirsel işlevleri kullanırken bilim göndergesel işlevi kullanır.
Amaçları farklıdır. Edebiyat estetik zevk için yazılır ama bilim hayatı kolaylaştırmak ya da yeni buluşlar için ortay çıkar.
Biri öznel diğeri nesneldir.
Kullanılan kelimeler farklıdır.
Biri gerçeğin ta kendisidir(bilim) , diğeri kurmacadır (edebiyat)
Birinde imgesel dil var, diğerinde bilimsel dil var.
Edebiyat bilimden faydalanabilir ama bilim, kurmaca olduğu için edebiyattan faydalanamaz.
ANLAMA YORUMLAMA
1. Siz bir roman yazsaydınız görüşlerinizi, dünyaya bakış açınızı, arzularınızı, hislerinizi bu esere ne ölçüde
yansıtırdınız?
1. Cevabı size kalmış…..
2. Sınıfınıza getirdiğiniz roman, hikâye ve tiyatro metinlerini okuyunuz. Bu metinlerde bilimsel buluşlar, yenilikler, icatlar, felsefî düşünceler ne amaçla yer almıştır? Bu metinlerde ele alınan tema diğer bilim dallarında da incelenebilir mi? Açıklayınız.
2. Bu metinlerde bilimsel buluşlar, yenilikler, icatlar, felsefî düşünceler insanı daha iyi anlamak ve anlatmak için ele alınır. Edebiyat tema olarak diğer bilimlerden faydalanabilir ama bir bilim adamı bir şiir, roman ve hikayeden faydalanarak bilimsel buluşa başlayamazlar çünkü edebiyat kurmacadır.
3. Aşağıdaki metinleri birbirinden ayıran özellikler nelerdir? Açıklayınız.
…
Gidiyorum artık gözlerinde mehtabı seyrettiğim
Yakasına güneşi, saçlarına yıldızları taktığım
Rüzgâr saçlım, gece gözlüm
Eylülün sisleri içinde gördüğüm
Gidiyorum artık gözlerinde mehtabı seyrettiğim.
…
Ayhan HÜNALP
UZUN HAVALAR
Kerkük’te hoyratlar, yaygın olduğu her yörede halk musikisinin özünü ve esasını oluşturur. Musiki formlarının en önemlisi ve en makbulüdür. Aşağıdaki hoyrat, bunu güzel bir şekilde ifade etmektedir:
Ağır ağır
Adım at ağır ağır
Besteylen gece bitmez
İğit (yiğit) ol hoyrat çağır.
Dr. Mahir NAKİP
3. Gerçeklik, kurgusallık, kullanılan kelimeler, dilin işlevleri bakımından farklılık arz eder.
DEĞERLENDİRME:
1. Edebiyatla ilgili aşağıda verilen bilgilerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” yazınız.
( D) Edebiyatta, felsefeden yararlanırken amaç felsefe yapmak değildir.
(D ) Edebiyat, insanların her türlü faaliyetinden yararlanır.
(Y ) Edebiyatın bilim ve teknolojiyle ilişkisi yok denecek kadar azdır.
( D) Edebiyat, insanı konu alan tüm bilim dallarıyla ilişki içerisindedir.
(D ) Edebiyat, sosyoloji biliminin verilerinden yararlanır.
( Y) Edebiyat doğal varlıkların görüntüsünü olduğu gibi yansıtmalıdır.
2. “Eylül!.. Henüz renk ve güzel kokular bitmiş fakat baharın bol renkleri hissedilmez şekilde kaybolmuştu. Bu kayboluşta geri gelmek ister bir eda vardı amma bu hoş, acı, hırçın bir eda ve buna rağmen baharın rengi soluverdi. Artık uyanmış, tabiatın ruhunu görüyordu; yaprakların nasıl sararmış, birçoğunun düşüp çamurlarda çürümüş olduğunu görüyor ve şimdi, hava ne kadar güzel olsa, ne kadar çekici, bu renk ve güzel kokuların, ne kadar vefasız, ne kadar ele avuca sığmaz, elde iken kıymeti bilinmemiş, öylece harcanmış bir hazine olduğunu acı acı görüyordu. İşte artık ne bir çiçek kalmıştı ne de güzel bir koku… Artık tahammül de kalmamıştı. Hepsi çürümüştü… Evvelden yağsa umursamazlardı. Yağmurdan sonra yeni bir hayat, yeni bir tazelik gelirdi. Şimdi ise… İşte yağmur, işte kış her şeyi çürütüyordu. Her şeyi…”
Mehmet Rauf’un “Eylül” romanından alınan paragrafta, yazar edebî eseri oluştururken aşağıdaki bilim dallarının hangisinden yararlanmıştır?
A. Sosyoloji B. Antropoloji C. Psikoloji D. Tarih E. Kimya
CEVAP: C
3. Edebî eserlerin temasında sanata özgü bakış açısı nasıl yansıtılabilir? Açıklayınız.
3. Edebi eserlerin temasında bir sanata özgü bakış açısı, insanın( kahramanlarının) sanata özgü bakış açısı hakkında söyleşirken, tartışırken kahramanlarının betimleme veya ruhsal çözümlemesi yapılırken yansıtılabilir.
4. Edebî eserlerde insan faaliyetlerine niçin yer verildiğini açıklayınız.
4.SAYFA 14’teki “EDEBİYATIN KONUSU VE İŞLEVİ ” metninin ilk cümlesinden anlaşılacağı edebiyatın amacı insanı insana tanıtma; insanı iyiye, güzele, doğruya yöneltmedir. Edebi eserlerde insana ait duygu ve düşüncelerde elbette ki yer alacaktır çünkü temelinde insan vardır.
Kültür sanat etkinlikleri
Olimpiyatlar
Yazarların eserlerinin diğer dillere çevrilmesi
Turizm elçilerin örnek davranışları
Turistlere yapılan muamele ve davranışlar
Yöresel özellikte yemek, halk oyunları, spor gibi etkinlikleri yurt dışında çok sayıda gösterilmesi
Bilimin yanında sanata sanatçıya önem vermesi gerekiyor.
Karşılıklı saygı ifade özgürlüğünün olduğu kimsenin dil,din,ırkı yüzünden yargılanmadığı din ve vicdan hürriyetine dayalı bir ülke ancak medeni millet olabilir
Atatürk sanata ve sanatçıya değer vermesindeki en büyük etken toplumların ileri medeniyet seviyesine ancak sanata önem takdirde olabileceğini söylemiştir.
Atatürk, sanatı seven, sanatçılara değer veren ve onları destekleyen bir devlet adamıdır. Çocukluğundan itibaren sanata ilgi duymuş ve sanatın bazı dallarıyla çok yakından ilgilenmiştir. Gençliğinde şiir ve edebiyata yakınlık duymuş, Namık Kemal'in şiirlerini okumuş ve ondan etkilenmiştir.
Atatürk'ün kaleme aldığı ve 1927 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde okuduğu "Nutuk" adlı eseri, Atatürk'ün en büyük edebî eseridir. Yazmış olduğu "Oğuz Oğulları" adlı şiir de Atatürk'ün şiir konusundaki yeteneğini sergileyen ve her Türk'ün okuması gereken bir eserdir.
Atatürk, şiir ve edebiyat dışında müziğe de büyük bir ilgi duymuştur. Şarkı ve türküleri dinlemekten büyük bir zevk alan Atatürk, zaman zaman okunan şarkılara eşlik etmiş, oynanan halk oyunlarına katılmıştır. Bazı Rumeli türküleri, onun sesinden notalara dökülmüş ve müzik repertuarımızda yer almıştır.
Atatürk, askerî ataşe olarak Sofya'da görevli bulunduğu dönemde çok sesli müziğe ilgi duymaya başlamıştır. Klâsik müzik konserlerine ve operalara giderek bu müzik türlerini tanıma fırsatı bulmuştur. Cumhuriyetin ilânından sonra, ülkemizde bu müzik türlerinin sevilmesini ve müzik kültürümüzde yer almasını sağlamak amacıyla yapılan çalışmalara önderlik etmiştir. Ülkemizde müzik sanatının gelişmesi için bütün olanaktan kullanmıştır.
Atatürk'ün zamanında yapılmış bazı binaların güzelliği, ülkemizdeki çağdaşlaşma hareketini ifade edebilecek nitelik taşımaktadır. Ayrıca mimarî eserlerin korunmasına verdiği önem de Atatürk'ün mimarîye olan ilgisinin önemli kanıtlarındandır.
Atatürk'ün, tiyatro, bale, edebiyat, heykeltıraşlık, mimarî, resim, müzik gibi sanat dallarıyla ve sanatçılarla ilgilenmesi, onları desteklemesi Atatürk'ün sanatla çok yakın bir ilişki içinde olduğunun göstergesidir.
Atatürk,sanatla ilgili düşüncelerini,Türkiye Büyük Millet Meclisindeki konuşmalarında, Çankaya Köşkünde sanatçılarla yaptığı sohbet ve tartışmalarda belirtmiştir. Atatürk'ün bu konuşma ve tartışmalarda dile getirdiği sanatla ilgili düşünceleri, Türk halkına ileti niteliği de taşımaktadır.
Atatürk, sanatın tanımını şu sözlerle açıklamıştır: "Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu anlatım sözle olursa şiir, ezgi ile olursa müzik, resim ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık olur."
Sanatın, bir toplumun ilerlemesindeki öneminin ve vazgeçilmezliğinin bilincinde olan Atatürk, bu düşüncesini şu sözlerle ifade ediliştir: "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir," "Bir millet sanata önem vermedikçe büyük bir felâkete mahkûmdur," "Dünyada medenî, ileri ve gelişmiş olmak isteyen herhangi bir millet, mutlaka heykel yapacak ve heykeltıraş yetiştirecektir." Atatürk'ün bu sözleri, sanalla ilgili temel düşüncelerini ifade etmesi bakımından önemlidir.
Atatürk'ün sanatçılarla ilgili düşüncelerini ifade ettiği sözleri ise şunlardır: "Sanatçı, toplumda uzun çalışma ve uğraşlardan sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır." "Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız."
"Adımız Andımızdır" adlı şarkıyı öğrenelim. Şarkıyı, sınıfımızda seslendirelim.
Büyük bir sanatsever olan Atatürk'ün gönlünde, müziğin ayrı bir yeri vardı. Bu nedenle millî kültürümüzde önemli bir yer tutan güzel sanatlar içinde müziğe ayrı bir önem vermiştir. Müziğin önemiyle ilgili düşüncelerini, şu sözleriyle ifade etmiştir: "Hayatta müzik gerekli değildir. Çünkü hayat müziktir. Müzik ile ilgisi olmayan varlıklar, insan değildirler. Eğer söz konusu olan hayat insan hayatı ise müzik mutlaka vardır. Müziksiz hayat zaten mevcut değildir: Müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir."
Yapılacak inkılâpların başarıya ulaşmasına, müzik alanındaki gelişmeleri ölçü gösteren Atatürk, bu konudaki düşüncelerini şu sözleriyle ifade etmiştir: "Osmanlı müziği, Türkiye Cumhuriyeti'ndeki büyük devrimleri söyleyecek güçte değildir. Bize yeni müzik gereklidir. Bu müzik, özünü halk müziğinden alan çok sesli bir müzik olacaktır." "Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir."
Atatürk'ü konu alan aşağıdaki marşı öğrenelim. Marşı, sesimizle ve çalgımızla seslendirelim.
Atatürk, müziğin önemle ve öncelikle, modern müzik (çok seslilik) kuralları içinde ele alınmasını istemiştir. Bu konuyla ilgili düşüncelerini şu sözleriyle ifade etmiştir: "Arkadaşlar, güzel sanatların hepsinde, ulus gençliğinin ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim. Bu yapılmaktadır. Ancak bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk musikisidir."
Atatürk, Türk müziğinin evrensel müzikteki yerini bir an önce alması amacıyla yapılan çalışmalara önderlik etmiştir. Müzik eğitimi görmeleri için çok sayıda öğrenciyi Avrupa'ya göndermiştir. Ankara'da Musiki Muallim Mektebi ile İstanbul'da Sanayi-i Nefise mekteplerinin açılmasını sağlamıştır. Bu konudaki düşüncelerini de şu sözleriyle ifade etmiştir: "Ulusal ince duyguları, düşünceleri anlatan yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir gün önce genel son musiki kurallarına göre işlemek gerektir. Ancak bu sayede Türk ulusal musikisi yükselebilir, evrensel musikide yerini alabilir."
Tarih yazıyla başladığına göre yazının icadından önceki dönemlerde insanlar mağaralara yaşadıkları şeyleri resmetmişler. Her ne kadar resimdir desek de buna net cevap veremeyiz.
- Türklerin savaşçı millet oldukları,
- Cihangirlik duygusuna sahip oldukları,
- Çadırlarda yaşadıklarına göre göçebe millet oldukları,
- Sürüleri olduğuna göre hayvancılıkla geçindikleri,
- Hanlık ve kağanlar tarafından yönetildikleri,
- Kök Tanrı inancında olmaları,
- Demir erittikleri ve demircileri olduğunu göre madencilik üzerine bilgilerini olmaları,
- Vergi aldıklarına göre bir devlet sistemine sahip olmaları,
Türeyiş destanında kurt, Oğuz Kağan destanından kurt, ışık, ağaç gibi mitolojik unsurları kullanmışlardır.
Benzerlikler | Farklılıklar |
Olağanüstülükler hakimdir. | Üslupları farklıdır. |
Mitolojik kavramlar göze çarpar. | İçerik olarak bizimkiler daha çok savaşlardan ve kahramanlıklardan bahseder. |
Nesilden nesile aktarılırlar. | Dilleri farklıdır. |
Bir milletin ortak duyguların ortaya çıkar. | Yapı itibariyle farklılılar vardır. |
Odisseia | Yunan |
Şehname | İran |
Kalevala | Fin |
Göç Destanı | Göktürkler |
XXX | Destanların temelinde milletlerin başından geçen büyük olaylar esastır. |
XXX | İnsanların tabiatla, üstün güçlerle mücadelesi ve hayal yoluyla ortaya koyduğu eserler, mitolojik öğelerin oluşumunda etkilidir. |
XXX | Destanlar, ağızdan ağza aktarılarak yayılmıştır. |
- Sözlü edebiyat ürünleri DESTAN dönemde oluşmaya başlamıştır.
- Mitolojik öğeler, dönemin yaşama biçimiyle DOĞRUDAN ilişkilidir.
- SÖZLÜ DÖNEM ürünleri, mitolojik öğelerin nesilden nesile aktarımında önemli bir rolesahiptir.