A. ROMAN HAKKINDA BİLGİLER
1. Romanın adı
2. Romanın yazarı (çevireni)
3. Basıldığı yer ve tarih
4. Sayfa sayısı
B. ROMANDAKİ OLAYIN İNCELENMESİ
1. Olayın özeti
2. Olaydaki kişiler,kişilerin fiziksel ve ruhsal özellikleri
a) Asıl kişiler (kahramanlar)
b) Yardımcı kişiler (kahramanlar)
3. Olayın geçtiği yerler
4. Olayın meydana geldiği zaman
5. Olayı anlatan kişi (anlatıcı)
6. Romanın dil ve anlatım özellikleri
7. Romanın türü
8. Romanın ana fikri
C. YAZARIN HAYATI,SANATI VE ESERLERİ HAKKINDA KISA BİLGİ
D. FAYDALANILAN KAYNAKLAR
-
Diyarbakır'da doğdu, İstanbul'da yaşamını yitirdi. Asıl ismi Mehmet Ziya’dır.
· Ziya Gökalp, sanatı, düşüncelerini yaymak için araç olarak kullanan şairlerdendir.
· Şiirleri de düz yazıları da fikir ağırlıklıdır. O, bunlarda sanatsal bir ağırlığa yönelmediği gibi dilsel bir yetkinliğe ulaşamamıştır.
· Onun en büyük özelliği Türkçülük sisteminin bir düzene bağlamasıdır.
· Ziya Gökalp'ın sanatının en önemli özelliklerinden biri de Türk şiirine o zamana kadar ihmal edilen Türk mitolojisini sokmasıdır. Şair, destan yönünden çok zengin olan Türk mitolojisini şiirlerinde yansıtmıştır.
· Milli Edebiyat Akımına düşünsel yönden büyük katkılar sunmuştur.
· Edebiyatımızın gelişmesi için halka, ulusal kaynaklara gidilmesi, yalın bir dil kullanılması, aruz yerine hece ölçüsünün tercih edilmesi konuşma dili ile yazı dilinin birleştirilmesi, Halk edebiyat ile Batı edebiyatının örnek alınması gerektiğini savunur.
· Şiirlerinde çoğunlukla ikili (mesnevi), koşma, sone vb. nazım şekillerini kullanan Gökalp, şiir sanatının teknik yönüyle pek ilgilenmemiştir. O, şiirin ne söylediği kısmıyla ilgilenmiştir. Bu yönüyle onun şiirlerinde kuru bir didaktizm göze çarpar.
· Eserinde sade, konuşma diline yakın, doğal, kolay anlaşılır bir dil kullanmıştır. Türk mitolojisinden, Türk folklorundan, Dede Korkut Hikâyelerinden, masalardan yararlanılır.
· Hece ölçüsünün benimsenip yaygınlaşmasında büyük rolü olmuştur.
· İnceleme, makale, didaktik şiir, manzum destan, masal türlerinde eserler vermiştir
Maupassant(KLASİK VAK'A ÖYKÜSÜ-OLAY ÖYKÜSÜ) tarzı olay hikâyeciliğinin bizdeki en büyük ismidir.
Hikâyeciliği meslek olarak gören ilk sanatçıdır.
Genç Kalemler dergisinde yayımlanan “Yeni Lisan” makalesiyle dilin sadeleştirilmesi gerektiğini savunmuştur.
Uzun cümlelerden, söz oyunlarından, yabancı sözcük ve tamlamalardan kaçınmış, konuşma ve yazı dili arasında bir uyum kurmaya çalışmıştır.
“Toplum için sanat” anlayışıyla milli değerlere yönelmenin önderliğini yapmıştır.
Realizm akımının etkisi altındadır.
Hikâyelerinde milli’ bilinci uyandırma ve güçlendirme amacı taşımıştır.
Mizahtan da yararlanarak toplumdaki aksayan yönleri eleştirmiştir; bu bakımdan hikâyeleri toplumsal hiciv karakteri taşır.
Konuşma dilini yazı diline uygulamayı amaçlamıştır.
Hikâyeleri teknik açıdan zayıftır, tasvirlere, psikolojik tahlillere önem vermez, daha çok olayı ön plana çıkarır.
Hikayelerinin konularını
Milli tarih (daha çok Osmanlı tarihi)
Çocukluk anıları
Askerlik anıları ve günlük hayat oluşturur.
Kısa cümlelere dayanan okurun dikkat ve heyecanını canlı tutan bir anlatımı vardır.
Hikâyelerinde menkıbe, efsane, destan, halk fıkraları ve tarihten yararlanmıştır.
Kitaplaştırmadığı az sayıda şiiri de vardır.
Efruz Bey ve Yalnız Efe adlı eserleri “uzun hikâye”, “roman” olarak da değerlendirilmektedir.
125 CİVARINDA ÖYKÜSÜ VARDIR.
ESERLERİ
ŞİİR:
Ömer Seyfettin'in Şiirleri (1972)
ROMAN:
Ashâb-ı Kehfimiz (1918)
Efruz Bey (1919)
Yalnız Efe (1919, 1988)
ÖYKÜ:
Harem (1918)
Yüksek Ökçeler (1922, 1988)
Gizli Mabed (1923, 1988)
Beyaz Lale (1938)
Asilzâdeler (1938)
İlk Düşen Ak (1938, 1980)
Mahçupluk İmtihanı (1938, 1982 bir oyun da içerir)
Dalga (1943, 1952)
Nokta (1956)
Tarih Ezelî Bir Tekerrürdür (1958)
DİĞER ÖYKÜLERİ:
Bomba
Bahar ve Kelebekler
Forsa
Aşk Dalgası
Gizli Mabet
Pembe İncili Kaftan
Kaşağı
Falaka
Kızıl Elma Neresi,
Başını Vermeyen Şehit,
Diyet
And
Teke Tek
Kütük
Harem (uzun hikâye)
İNCELEME:
Milli Tecrübelerden Çıkarılmış Ameli Siyaset (1912)
Yarınki Turan Devleti (1914)
Türklük Mefkuresi (1914)
Türklük Ülküsü (ilk 3 kitap birarada ölümünden sonra, 1975)
- Fecr-i Ati döneminde şiirler edebiyata girdi, daha sonra Milli Edebiyat'a katıldı.
- Fransız sembolistlerini tanıtan yazılar yazdı.
- Ziya Gökalp’in çıkardığı Yeni Mecmua'da hece ölçüsüyle ulusal temaları işleyen şiirler yazdı.
- Kendisi de dergi çıkardı.
- Sanatçı, edebiyatın yalnızca aydınlara değil, halka da açık olması gerektiğine inanır; bu nedenle halk edebiyatı araştırmalarına yönelir.
- Balkan Savaşları’nı anlatan “Türkün Duası” adlı şiiriyle ilgi toplar.
- Önceleri bireysel konularda yazan sanatçı sonraları toplumsal konulara yönelse de başarısı edebiyat araştırmacılığından gelmektedir.
- Tarihini bilmeyen milletlerin, geleceklerinin de olamayacağına inanan Köprülü, Türkoloji çalışmalarına önem verir.
- Türkiyat Enstitüsünü kurdu, bu alanda dünyaca ünlü bilimadamı oldu.
- Özellikle Yunus Emre ve Ahmet Yesevi gibi değerleri tanıttı.
Yeni Osmanlı Tarih-i Edebiyatı (1916)
Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (1919-1966)
Nasrettin Hoca (1918-1981)
Türk Edebiyatı Tarihi (1920)
Türkiye Tarihi (1923)
Bugünkü Edebiyat (1924)
Azeri Edebiyatına Ait Tetkikler (1926)
Milli Edebiyat Cereyanının İlk Mübeşşirleri ve Divan-ı Türk-i Basit (1928)
Türk Saz Şairleri Antolojisi (1930-1940, üç cilt)
Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar (1934)
Anadolu'da Türk Dili ve Edebiyatı'nın Tekamülüne Bir Bakış (1934)
Osmanlı Devleti'nin Kuruluşu (1959)
Edebiyat Araştırmaları Külliyatı (1966)
İslam ve Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları ve Vakıf Müessesesi (1983, ölümünden sonra)
- Millî Edebiyat akımının ünlü kadın romancısıdır.
- Edebiyatçılığının yanında bir asker gibi cephe gerisinde mücadele vermiştir.
- Halide Edip Adıvar, edebiyatın birçok türünde eser vermesine karşın romancı olarak tanınmıştır.
- Eserleri romantizmden realizme doğru bir gelişme gösterir.
- Romanlarında ilk başta aşk temasını, kadın psikolojisini ele alır. Daha sonra Türkçülük, milliyetçilik ve memleketçilik konularına yönelir; kişileri yaşadıkları olay çevresinde, gelenek ve göreneklere bağlayarak anlatır.
- Romanlarında canlı, kuvvetli karakterler yaratır.
- Yazar, üslubu genellikle ikinci plana itmiştir. Eserlerinde basit cümle yanlışlarından, anlatım bozukluğuna kadar birçok eksiklik göze çarpar.
- Halide Edip'in romanlarını içerikleri ve dönem bakımından üç bölümde toplanır:İlk dönem romanları: Yazar, ilk dönem romanlarında özellikle aşk gibi bireysel konuları ele alır. Bu romanlarda güçlü kadın kahramanlar öne çıkar. Kahramanların ruhsal durumları başarıyla çözümlenir. Seviye Talib, Handan, Kalp Ağrısı bu tür romanlardandır.Kurtuluş Savaşı dönemi romanları: Anadolu'ya geçip Kurtuluş Savaşı'na katılmasıyla Halide Edip'in sanat anlayışında değişiklik olur. Bu dönemde Anadolu insanını yakından tanır. Onun sabrını, direnişini, fedakârlığını, yurt sevgisini görür. Türkçülük akımının etkisiyle toplum yapısını yansıtan Kurtuluş Savaşı ile Anadolu kent ve kasabalarındaki kimi çevrelerin değişik tutumlarını, çetelerin direnişlerini, kabaran millî coşkuyu anlatan toplumcu sayılabilecek eserler kaleme alır. Ateşten Gömlek, Vurun Kahpeye, Zeyno'nun Oğlu bu dönemin romanlarındandır.Toplum ve töre romanları: Yazar, özellikle son yıllarında İstanbul'da ve Anadolu'yu, Anadolu'da yaşayan insanları konu alır. Doğu - Batı çelişkisini gündeme getirir, bu konuya bir cevap arar. Bunu yazarken değişik yörelerin törelerini de sergiler. Romanlarındaki bazı olay ve izlenimler, yazarın hayatından kaynaklanır. Sinekli Bakkal, Tatarcık, Sonsuz Panayır bu türden romanlardır.
ESERLERİ:ROMAN:
Heyula (1908)
Raik'in Annesi (1909)
Seviye Talip (1910)
Handan (1912)
Yeni Turan (1912)
Son Eseri (1913)
Mev'ud Hüküm (1918)
Ateşten Gömlek (1923)
Vurun Kahpeye (1923)
Kalp Ağrısı (1924)
Zeyno'nun Oğlu (1928)
Sinekli Bakkal (1936)
Yolpalas Cinayeti (1937)
Tatarcık (1939)
Sonsuz Panayır (1946)
Döner Ayna (1954)
Akile Hanım Sokağı (1958)
Kerim Ustanın Oğlu (1958)
Sevda Sokağı Komedyası (1959)
Çaresaz (1961)
Hayat Parçaları (1963)ÖYKÜ:
İzmir'den Bursa'ya (Yakup Kadri, Falih Rıfkı ve Mehmet Asım Us ile birlikte, 1922)
Harap Mabetler (1911)
Dağa Çıkan Kurt (1922)OYUN:
Kenan Çobanları (1916)
Maske ve Ruh (1945)ANI:
Türkün Ateşle İmtihanı (1962)
Mor Salkımlı Ev (1963)
20.yy Türk Edebiyatının en büyük romancılarındandır.
Roman, öykü, gezi, eleştiri ve tiyatro türlerinde eserler vermiştir.
Sade ve cnlı bir dille yazdığı eserlerinde Türkçeyi başarıyla kullanmıştır.
İstanbullu idealist bir genç kızın, Feride’nin, öğretmen olarak gittiği Anadolu’ da yaşadıklarını anlattığı Çalıkuşu’yla sevilmiştir. Çalıkuşu, köyü ve taşra insanın yaşayışını anlatan ilk başarılı eserlerdendir.
Yaprak Dökümü’nde Batılılaşmanın Türk aile yapısı üzerindeki olumsuz etkisini; Yeşil Gece’de Kurtuluş Savaşı yılları ve sonrasında dini istismar eden kişilerin eleştirisini romanlaştırır.
Öğretmenliğinden dolayı tanıdığı Anadolu’yu, gözlemci yönüyle yansıtmıştır.
Romantizm ve realizm akımlarından etkilenmiştir.
Görevi sırasındaki gözlemlerini anlattığı Anadolu Notları gezi türünün en önemli eserlerindendir.
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nda da etkili bir isimdir.
ESERLERİ
ROMAN:
Çalıkuşu (1922)
Gizli El (1924)
Damga (1924)
Dudaktan Kalbe (1925)
Akşam Güneşi (1926)
Bir Kadın Düşmanı (1927)
Yeşil Gece (1928)
Acımak (1928)
Yaprak Dökümü (1930)
Kızılcık Dalları (1932)
Gökyüzü (1935)
Eski Hastalık (1938)
Ateş Gecesi (1942)
Değirmen (1944)
Miskinler Tekkesi (1946)
Harabelerin Çiçeği (1953)
Kavak Yelleri (ölümünden sonra 1961)
Son Sığınak (ölümünden sonra 1961)
Kan Davası (ölümünden sonra 1962)
ÖYKÜ:
Gençlik ve Güzellik (1919)
Roçild Bey (1919)
Eski Ahbap (1919)
Tanrı Misafiri (1927)
Sönmüş Yıldızlar (1928)
Leyla ile Mecnun (1928)
Olağan İşler (1930)
OYUNLAR:
Hançer (1920)
Eski Rüya (1922)
Ümidin Güneşi (1924)
Gazeteci Düşmanı-Şemsiye Hırsızı-İhtiyar Serseri (Üç oyun birarada, 1925)
Taş Parçası (1926)
Hülleci (1926)
Bir Köy Hocası (1928)
Babür Şah'ın Seccadesi (1931)
Bir Kır Eğlencesi (1931)
Ümit Mektebinde (1931)
Felaket Karşısında-Gözdağı-Eski Borç (Üç oyun birarada, 1931)
İstiklal (1933)
Vergi Hırsızı (1933)
Bir Yağmur Gecesi (1943)
Balıkesir Muhasebecisi (1953)
Tanrıdağı Ziyafeti (1955)
Yaprak Dökümü (ölümünden sonra 1971)
Eski Şarkı (ölümünden sonra 1971)
GEZİ:
Anadolu Notları (ilk cildi 1936; ikinci cildi 1966)
EĞİTİM: Dil ve Edebiyat: Türk Kıraati (1930)
Fransızca-Türkçe Resimli Büyük Dil Kılavuzu (1935)
Küçük yaşta iyi bir din eğitimi görmüş, Arapça, Farsça; gençlik yıllarında ise Fransızca öğrenmiş olan Mehmet Âkif, dini -milli - lirik - epik özellik taşıyan şiirleriyle edebiyatımızdaki yerini almıştır.
1908'den sonra Sırat-ı Müstakim ve Sebil'ür-Reşat adlı din dergilerinde şiirler, din ve edebiyatla ilgili makaleler yayımlayarak yazı hayatına başlamıştır.
Şiirlerinin çoğunda İslâm'ı anlatmaya çalışmış, İslâm dininin doğru anlaşılması durumunda toplumun ilerleyebileceğini söylemiştir.
Mehmet Âkif realist bir şairdir."Hayır, hayâl ile yoktur benim alışverişim/İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim..." dizeleri onun bu özelliğini yansıtır.
Öğretici yanı ağır basan, din, ahlâk, vatan konularının işlendiği şiirlerinde konuşma dilini başarıyla kullanmıştır.
Tüm şiirlerini aruzla yazmıştır.
Aruzu konuşma diline büyük bir başarıyla uygulayan şair, nazmı nesre yaklaştırmıştır (Bu özellikleriyle Tevfik Fikret'e benzer).
Şiirlerinin çoğu manzum öykü şeklindedir.
Âkif, birçok şiirinde sosyal sorunlara da yer vermiştir. Sözgelimi "Küfe"şiirinde yetim kalan bir çocuğun dramını, "Mahalle Kahvesinde zamanını kahvelerde öldüren tembel kişileri, "Köse İmam"da İslâmı yanlış anlayarak karısını boşamak isteyen acımasız, cahil bir adamı... anlatır.
Sanatçı, milli marşımız olan İstiklâl Marş'nın da şairidir.
Mehmet Âkif, özlediği gençliği "Asım"da simgeleştirmiştir. Ona göre gençlik İslâm inancı ile Batı'nın bilimini sentezleyebilirse görevini yapmış olacaktır.
Mehmet Âkif, Fransız sanatçı Emile Zola'nın gerçekçiliğine hayrandır. Bu bakımdan da naturalisttir. Gerçeği olduğu gibi, bütün çirkinliği ve kusurlu yanlarıyla anlatması onu naturalistlere yaklaştırır.
Eserleri:
Mehmet Âkif bütün şiirlerini Safahat adı altında ve yedi ciltte toplamıştır. Safahat'ın ciltleri şu başlıkları taşır:
Safahat
Süleymaniye Kürsüsünde
Hakkın Sesleri
Fatih Kürsüsünde
Hatıralar
Âsım
Gölgeler
Felsefeye merakı nedeniyle "Filozof Rıza" olarak tanınmıştır.
Servet-i Fünuncuların çağdaşıdır; ancak onlara katılmamıştır.
Hareketli bir siyaset hayatı vardır. Sevr Antlaşması’nı imzalayan delegeler arasında yer almıştır.
Başlangıçta Abdülhak Hamit ve Tevfik Fikret etkisinde aruz vezniyle şiirler yazmıştır.
Daha sonra Aşık ve Tekke şiiri geleneğinden yararlanarak duygulu, içten koşma ve nefesler yazmıştır.
Mehmet Emin Yurdakul‘daki lirizm ve ahenk eksikliğini kapatmış, bir bakıma onun şiirlerindeki kuru didaktizmin ötesine geçmiştir.
Felsefe ,edebiyat, edebiyat tarihi konularında da eserleri vardır.
ESERLERİ:
Serab-ı Ömrüm (şiir);
Abdülhak Hamıt ve Mülahazat-ı Felsefiyesi (eleştiri);
Ömer Hayyam ve Rubaileri (çeviri)
- Bir öğretmen olan şair, şiirlerinde çoğunlukla egzotik sahnelere, hüzün ve melankoli gibi bireysel duygulara aşk, ölüm temalarına rastlanır.
- Aruzla şiire başlamış sonraları heceyle şiirler yazmış ve Beş Hececiler‘ e katılmıştır.
- Aruza Veda şiiriyle tanınmıştır.
- “Şair” isimli bir dergi çıkarmıştır.
- Eserleri:
- Şiir: Cenk Duyguları, Rüya, EfsanelerTiyatro: Sönen Kandiller (Manzum)Roman: Sulara Giden KöprüAnı: Edebiyatçılar Geçiyor
- Şiire aruzla başlamış Ziya Gökalp’in etkisiyle heceyi kullanmaya başlamıştır.
- Milli heyecanlarla yüklü epik şiirleriyle tanınmıştır.
- Heceyi kullanmada pek başarılı değildir.
- “Gemiciler” şiiri başta olmak üzere, Türk denizciliğiyle ilgili şiirleriyle tanınmıştır.
- Son yıllarında tasavvufi şiirler de yazmıştır
- Eserleri:
- Şiir: Miras, Güneşin Ölümü, Varidat-ı Süleyman (Tasavvufi)
SAYFA 165
2.Ziya Gökalp 'in çevresinde gelişen Milli Edebiyat dönemi şiirlerinde Türkçülük hareketinin etkisiyle sade bir dil ve hece ölçüsüyle şiirler yazılmıştır.
3.Yahya Kemal'in Bir Tepeden şiiri ses ve müzikaliteye değer vermesi, sanatlı bir söyleyiş ve şekil güzelliği bakımından "Şafakta" adlı şiirle benzerlik göstermektedir.
4. Mehmet Akif'in şiirinde işlediği konular ve manzumelerini yazma amacı halkın yaşayışını ve değerleirini anlatmak, hayattan kesit sunarak toplumu her yönüyle yansıtmaktır.
5. "Gözlerim Mest Açılırken" ve "Derviş" adlı şiirler Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati dönemi şiirleriyle şiir anlayışı ve edebi zevk bakımından benzerlik göstermektedir.Bu durum Milli Edebiyat döneminde Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati anlayışına uygun eserlerin DE verildiğini göstermektedir.
SAYFA 166
ANLAMA-YORUMLAMA
- "Vatan" şiiri hece ölçüsü ve sade dille yazılması, didaktik olması ve fikrin ön planda olması sebebiyle milliyetçi edebiyat anlayışına uygundur.
- "Bülbül" adlı şiir ses ve musikisiye önem vermesi, sanatlı ve süslü bir dil kullanması sebebiyle saf (öz) şiir anlayışına uygundur.
- "Kocakarı ile Ömer" adlı şiir ise halkın inanç değerlerinden birini işlemesi, aruzla yazılması dolayısıyla manzum hikaye anlayışına uygundur.
Bülbül > Ahmet Haşim
Kocakarı ile Ömer > M.Akif Ersoy'a aittir.
2. Kendinizi hangi sanat anlayışına neden yakın hissediyorsunuz? Açıklayınız.
ÖLÇME-DEĞERLENDİRME
1. (Y) , (D) , (Y)
2. .........Mehmet Akif ERSOY, ......SAFAHAT
3. E şıkkı
- 4. Sade dil ve hece ölçüsüyle yazılmış şiirler
- saf (öz) şiir
- halkın yaşayış tarzını ve değerlerini anlatan manzumeler
FECR-İ ATİ ŞİİRİ MİLLİ EDEBİYAT ŞİİRİ
BENZERLİKLER
Milli Edebiyat dönemi şairlerinin zaman zaman Fecr-i Ati gibi şiirden faydalanmaları ,şiiri estetik bir zevk uyandıran edebi ürün olarak görmüşlerdir.
| ||
Aruz ölçüsü ve sanatsal söyleyiş
|
Ses ahenk
|
Hece ölçüsü ve halk söyleyişi
|
Bireysel temalar
|
tema
|
Toplumsal ve milliyetçi konular
|
Beyit nazım birimi kullanılmakla serbest şiire yaklaşılmış.Serbest müstezat ve Batı’ya ait nazım biçimleri
|
Yapı özellikleri
|
Halk şiiri ve modern şiirden alınan bir yapı.
|
Bol imgeli, süslü, ağır bir dil
|
Dil ve anlatım
|
Süsten ve sanattan uzak günlük konuşma dili
|
- Bağrımda bir akis gibi kalmış uğultulu > işitme
- Mahzun hudutların ötesinden akan sular > işitme
- Garbın ucunda, son kıyıdan en gürültülü > işitme
- Bir med zamânı, gökyüzü kurşunla örtülü > görme
- Gördüm deniz dedikleri bin başlı ejderi > görme
- Gördüm güzel vücûdunu zümrütliyen deri > görme
- Şekvânı dinledim, ezelî muztarip deniz > işitme
- ŞİİRDE BUNLARIN KULLANILMASI SES VE ANLAM BÜTÜNLEŞMESİNİ SAĞLAMAK İÇİNDİR.
2.GRUP: "Balkan,Rakofça, şimal, mahzun hudutların ötesi, son, diyar, garb , Byron..." mekan ve yön bildiren isimlerdir.
Şiirde kişi, mekan ve yön belirten ifadelerin kullanılması, şiirin temasını daha iyi yansıtmak amacıyladır.
8. Şiirdeki bazı kelime ve ifadelerin anlam değişmeden farklılaştırılması şiirin musikisini bozacağından şiirin değer kaybetmesine neden olur.
9. Şiirde tarihsel süreç içinde olgunlaşan Türkçeyi yansıtan ifadeler:
"melal, hicranlı duygular, mahzun hudutlar, anbean, bağrı hûn , hulyam içinde lâL,mustarip deniz , fatihane zan (edebiyat fatihi'nden alıntıdır.)
10. Şair şiirdeki doğal gerçekliğe sahip Balkanları hem kendi toplumu hem de tarihi sürecini yansıtacak şekilde duyuş ve algılayışla birlikte işleyerek değiştirmiştir.Şairin amacı okuyucuyu da bu duyuşa çekmektir.
11. Şiirin teması olan “fetihlerle dolu Osmanlı tarihine özlem” bireyden başlayarak millet, milletten medeniyet, medeniyetten tarih, tarihten de sonsuzluk kavramları etrafından şekillen bir bütün olarak sunulmuştur.
12. Açık DENİZ şiiri Batı etkisindeki Türk şiiri geleneğiyle ilişkilendirilebilir.
13.