-

| 0 yorum ]
Sponsorlu Bağlantılar

Nejla Terzi

Kalpten pompalanan kanın organlara ulaşıp onlara oksijen ve besinleri götürebilmesi için atar damarların içinde belirli bir basınçla iletilmesi gereklidir. Bu basınç insanlarda genellikle sabit değerler içinde tutulur. Bir tansiyon aleti ile belirlenebilen bu değerlerden daha yüksek olanına "büyük" veya "sistolik" kan basıncı, daha düşük olanına ise "küçük" veya diyastolik kan basıncı adı verilir.


Bu basınçlar insanlar arasında farklılık gösterir ve ortalama olarak büyük tansiyon için 120 mmHg, küçük tansiyon için 80mmhg 'dir. Kan basıncının yükselme göstererek 140/90mmHg değerini geçmesine "yüksek tansiyon" veya "hipertansiyon" adı verilir.

Kan basıncı ne zaman ölçülmelidir?

*Kan basıncı ayarı iyi yapılmış bir tansiyon aleti ile kişilerin rahat oldukları, gerginlik hissetmedikleri bir zamanda ölçülmelidir.
*Diyalize giren hastalardan zaman zaman diyaliz seanslarında yapılan ölçümlere ek olarak evde kan basıncı izlemi yapmaları istenebilir. Böylece antihipertansif tedavi daha iyi düzenlenebilir.

Kan basıncı ne zaman ölçtürülmemelidir?

Yemekten sonra
Sigara içtikten sonra
Alkol içtikten sonra
İnsanın aşırı heyecanlı, üzgün veya sinirli olduğu anlarda
Nezle ve grip ilaçlarını kullanırken
Efordan sonra (20-25 dakikalık istirahattan sonra ölçülmelidir.)

Böbrek yetmezliği ile kan basıncı yüksekliği arasında ilişki nedir?

Hipertansiyon böbrek yetmezliğinde sık rastlanan bir bulgudur ve kronik böbrek yetmezlikli hastaların yaklaşık %80 'ninde hipertansiyon bulunur. Böbrek hastalarında hipertansiyon böbrekteki hasarın artmasında önemli role sahiptir. Tansiyon düşürücü tedavinin böbrek yetmezliğinin ilerleme hızını azalttığı gösterilmiştir.

Kan basıncı yüksekliği organları nasıl etkiler?

Yüksek kan basıncı vucuttaki tüm damarlarda atherosklerozu (damar sertliği) hızlandırır. Bunun sonucu olarak pek çok organ ve sistemde yaşamsal sorunlara neden olabilir. Ayrıca devamlı yüksek basınca karşı pompa işlevini sürdüren kalpte yapısal ve fonksiyonel değişiklikler gelişir. Atherosklerozu hızlandıran ve düzeltilmesi gereken diğer faktörler arasında diabet hastalarında yüksek kan şekeri, sigara kullanımı, kan yağlarında yükseklik olması sayılabilir.

Kan basıncı yüksekliğine bağlı oluşabilen sorunlar nelerdir?

- Böbrekleri kimsen fonksiyon gören hastalarda zamanla bu fonksiyonun da kaybı
- Kalbin sol karıncığında büyüme ve takiben kalp yetmezliği
- Koroner kalp damarlarında hızlanmış atheroskleroza bağlı angina pektoris (Göğüs ağrısı) ve kalp krizi riskinin artması
- Beyin kanamaları
- Beyine giden damarlardaki atheroskeroza bağlı olarak beynin kanlanmasında azalma nedeniyle gelişen inmeler
- Göz damarlarındaki sorunlara bağlı görme kaybı
- Bacak damarlarındaki daralmaya bağlı bacak ağrıları ve uzuv kaybına yol açabilen yaralar oluşması

Böbrek yetmezliğide hipertansiyon nedenleri nelerdir?

Vücutta su fazlalığı
Vücutta tuz birikimi
Paratiroid bezin fazla çalışması
Damarsal değişiklikler
Çeşitli atık maddelerin birikimi
Kan basıncı düzenlenmesinde rol olan bazı sistemlerin çalışmasının artması veye azalması
Eritropoetin tedavisi

Böbrek hastalarında hipertansiyon nasıl önlenebilir?

Böbrek hastalarında tansiyon düşürülmesinde ilaç tedavisi kadar önemli olan bir tedavide vücut suyunun kontrolüdür. Vücuttaki su ve tuz fazlalığı kan basıncını yükseltir. Vücuttaki fazla suyu artık maddelerle beraber vücuttan uzaklaştırma görevi yapan böbreklerin çalışmaması bu hastalarda suyun atılamayıp vücutta birikmesine neden olur. Vucutta normalden fazla su olması hipervolemi (volüm fazlalığı) olarak adlandırılır.

Hipervolemi nedenleri nedir?

*Sağlıklı böbreğin görevlerinden biri de aldığımız sıvıyı dışarıya atmaktır. Böbrekler hastalanıp görevlerini yapamayınca alınan sıvı diyalizle atılır. Ama yine de fazla sıvı vücutta birikebilir.
*En önemli neden tuz alınmasıdır.Tuz vücutta suyun tutulmasına ve susuzluk hissinin artmasına neden olarak hipervolemiye katkıda bulunur.

Vucutta fazla sıvı olduğu nasıl anlaşılır?

*Tansiyonunuz yükselir.
*Kilonuz artar
*Bacaklarda, ellerde ve göz etrafında şişlikler oluşur.
*Boyun damarlarında dolgunluk gözlenir
*Nefes almakta güçlük çekilir
*Yatarken daha fazla yastığa ihtiyaç duyulur
*Merdiven çıkarken zorlanırsınız
*Yüksek tansiyona bağlı başağrısı olabilir

Diyalize giren hastada hipertansiyon tespit edildiği zaman ilk düşünülecek olan nedir?

*Kuru kilosunun olması gerekenden daha üst düzeyde olduğu düşünülmelidir.

Kan basıncı yüksek olan diyaliz hastasının tedavisinde neler yapılmalıdır?
*Öncelikle hastaların ideal kuru ağırlıklarının yeniden belirlenmesi gerekir. Bunun için değişik teknikler kullanabilirse de çoğunlukla diyaliz hekimleri kan basıncı normale gelene değin kontrollu ve yavaş bir şekilde diyaliz çıkış kilonuzu aşağıya çekerek ideal kiloyu belirlemeye çalışabilir.
*Kuru ağırlığı aşağıya çekmek için

1) Tuz ve su alımı azaltılarak iki diyaliz arası kilo alımı 2-2,5kg'ın altına indirilmelidir
2) İdrarı olan hastalarda diüretik (idrar söktürücü) ilaçlar verilerek idrar miktarı artırılmaya çalışılabilir
3) Yavaş ve kontrollü bir şekilde diyalizde çekilen sıvı miktarı artırılarak hastanın diyaliz çıkış kilosu aşağı çekilebilir.
4) Diyaliz seanslarına kuru kilo azaltımını tolere edemeyen hastalarda diyaliz süresini uzatma ve ek diyaliz seansı yapma gereksinimi duyulabilir.

*Nadiren bu tedbirlerden sonra kan basıncı kontrol altına alınmayan hastalarda tansiyon düşürücü ilaçların kullanılması gerekebilir.

Kan basıncını kontrol altında tutmak için hastaların yapması gerekenler nelerdir?

*Tuz ve su kısıtlamasına uyarak iki diyaliz arası kilo alımını 2-2,5kg'ın altında tutmak
*Evde düzenli kan basıncı izlemi yapmak
*Diyaliz seansını aksatmamak ve diyaliz süresi tamamlanmadan diyalizden çıkma isteğinde bulunmamak
*Kuru ağırlığın aşağı çekildiği zamanlarda diyaliz süre ve sıklığında yapılan artışları anlayışla karşılamak
*İlaçları aksatmadan kullanmak

DİYALİZ HASTALARINDA HEPATİT VE AİDS
HEMODİYALİZ

Konu Başlıkları:

1. Hepatitin tanımlanması, sınıflandırma, klinik ve labaratuvar bulguları
2. Diyaliz Hastası ve Personelindeki özelliği ve önemi
3. Koruyucu Tedbirler

HEPATİT NEDİR?

Hepatit; epidemik sarılık diye de bilinen, karaciğerin viral enfeksiyonudur. Bugüne kadar tesbit edilmiş 7 hepatotrop virus bulunmuştur. Bunlar: A, B, C, D, E, F, G. Her virüsün klinik tabloları ve biyoşimik labaratuvar tetkikleri aşağı yukarı aynı olmakla birlikte, klinik gidiş, sürvi, bulaşma yolları ve bakteriyolojik tetkikleri her virüsün kendine özgüdür.

HEPATİT A

Diyaliz hastalarında Hepatit A insidensi, normal populasyondan daha fazla değildir. Diyaliz hastalarında da olağan seyrini izler ve kronikleşmez.

HEPATİT B

Hemodiyaliz hastalarında normal populasyona göre daha fazla oranda görülür. Genellikle belirti vermeden gripal enfeksiyon gibi geçer. Tek şikayet halsizliktir. Açıklanamayan karaciğer enzimleri yüksekliği araştırılırken ortaya çıkar. Eritropoetin hormonu (Eprex, NeoRecormon) kullanımı ile kan naklinin azalması, aşılama nedenleri ile eskiden hemodiyalizdeki sıklığı %10'dan %1'e inmiştir. Olguların %50'si kronikleşmeye meyillidir. Hemodiyaliz hastaları rutin olarak 2-3 ayda bir taranmalıdır. Hepatit B virüsü tüm dünyada akut ve kronik hepatitler, siroz ve karaciğer kanserinin en önemli nedenidir. Virüs başlıca kan yoluyla ve infekte serum, semen ve tükrük gibi vücut sıvılarıyla temas sonucunda bulaşır.

Hemodiyaliz hastalarının yüksek risk altında olmalarının en önemli nedeni yeterli temizlik yapılmayan hemodiyaliz makineleridir. Hepatit B virüsünün çevresel yüzeylerde yedi günden uzun süre canlı kalabilmesi bu şekilde dolaylı bulaşmayı kolaylaştırmaktadır.

HBV infeksiyonunda kuluçka süresi 45-160 gün arasında değişmektedir. Akut hepatit çoğunlukla sarılıkla birlikte olmakla beraber, sarılık olmaksızın da sıklıkla bulunabildiği ve bu hastalarda kronik enfeksiyon gelişmesi riskinin arttığı unutulmamalıdır. Akut hepatitte görülen başlıca biyokimyasal değişiklikler, karaciğer enzmleri (SGOT, SGPT) ve sarılık olan olgularda kan bilirubin düzeylerinde artıştır. Özellikle SGOT 1000-1500 IU/L düzeyine yükselir. Labaratuvar tanısında en önemli göstergeler HBs antijeni ve IgM yapısında anti-HBc varlığıdır.

LABARATUVAR

HBsAg Enfeksiyon varlığını gösterir. 6 aydan uzun süren pozitifliği kronikleşmeyi gösterir.

AntiHBs Vücudun antikor cevabını gösterir.

AntiHBc IgM Aktif enfeksiyonu gösterir.

AntiHBc IgG Geçirilmiş enfeksiyonu gösterir.

HBeAg Bulaştırıcılığı gösterir.

HBV DNA Virüsün vücutta varlığını gösterir.

6 aydan uzun süreyle HBsAg pozitifliği ile birlikte karaciğer enzimlerinin de normalden yüksek bulunması kronik hepatite işaret eder.

Kesin tanı karaciğer biyopsisi ile konur.

Kronik aktif B hepatiti hemen daima siroz ile sonuçlandığından, infeksiyonun ve karaciğerdeki iltihabın kontrol altına alınması şarttır.

Bu amaçla kullanılan en yaygın ve etkili tedavi yöntemi interferon tedavisidir.

HEPATİT C

Hepatit C Virüsü (HCV) hemodiyaliz hastalarında kronik karaciğer hastalığının en sık nedenidir.

Olguların %60-70'inde kronikleşir.

Hemodiyaliz hastalarında tedavi süresi uzadıkça anti HCV pozitif hasta sayısı artmaktadır.

Hepatit C virüsü bir RNA virüsüdür.

Başlıca bulaşma yolları kan nakli, kan ürünleri ile bulaşmış iğne batması, organ transplantasyonu, anneden fetüse doğum esnasında ve cinsel ilişkidir.

HCV'nün tüm bulaşma yolları henüz kesin olarak bilinmemektedir.

HCV enfeksiyonu değişik klinik özellikler gösterebilir.

Akut HCV enfeksiyonunda genellikle sarılık yoktur ve hastalar farkında olmadan akut enfeksiyonu geçirirler.

HCV enfeksiyonu en fazla kronikleşen viral hepatit nedenidir.

Tanıda Anti HCV testi ve HCV RNA testi yapılır.

Tedavide interferon uygulanmaktadır.

AİDS

HIV virüsü ile infekte kişilerde belirti ve bulgular belirtisiz taşıyıcıdan multisistemik bir hastalığa kadar geniş bir spektrum gösterir. İlerlemiş AIDS'de halsizlik, zayıflama, hayatı tehdit eden infeksiyonlar ve tipik olmayan kanserler izlenir. HIV ile infekte olan hastalarda böbrek hastalığı insidansı % 2-10 arasında bildirilmiştir. Bu hastaların bir kısmında son dönem böbrek yetmezliği veya akut böbrek yetmezliği görülmekte ve hastalara diyaliz tedavisi uygulanmaktadır. KBY'li hastalara kan transfüzyonu, renal transplantasyon, iğne batması veya cinsel temas ile de HIV enfeksiyonu bulaşabilir. Diyaliz ünitelerinde, HIV enfeksiyonu olan hastalarda, genel dezenfeksiyon kuralları yeterlidir. İshal, solunum problemleri olan şiddetli AIDS hastalarında diyaliz esnasında toplum kaynaklı enfeksiyonların bulaşmasını önlemek için izolasyon yapılmalıdır. Hemodiyaliz personeli mutlaka eldiven giymeli, tüm keskin maddeler ve iğneler diyalizden sonra uygun şekilde imha edilmelidir. Hemodiyaliz makinasının ayrılması gerekmez. Diyalizden sonra makinanın dışı hipoklorit, içi formaldehit ile temizlenmelidir. Ülkemiz koşullarında sosyal ve ruhsal gerekçelerle HIV pozitif hastaların makinaları ayrılabilir. Diyaliz tedavisine ilk kez alınacak hastalarda, tedaviye başlamadan önce HIV taranması ve 6 ayda bir HIV tetkikleri yapılmalıdır.

Hastalar ve sağlık personeli için AIDS konusunda bir eğitim programı uygulanmalıdır.

HIV enfeksiyonunun infektivitesinin düşük olduğu ve kolaylıkla dezenfekte edilebileceği unutulmamalıdır.

56 C ısıda 8 dakika, 60 C ısıda 6 dakika, %70'lik ethanol, isopropanol veya chlorine ile 15-20 sn. de etkisiz hale gelir.

HEMODİYALİZ PERSONELİ VE HASTALARI İÇİN HEPATİT ÖNLEMLERİ

Hastaların ve infeksiyona duyarlı personelin (yani antikor pozitif olmayanın) her 3-6 ayda bir HbsAg, AntiHbs yönünden takibi.

AntiHbs pozitif olan hastaların her yıl takibi.

HbsAg pozitif hastaların izolasyonu.

Bu hastalarla ilgilenen personelin koruyucu kıyafet kullanması (eldiven, gözlük, elbise gibi).

Bütün kontamine materyalin otoklava konması veya yakılması

Yüzeylerdeki kan lekelerinin % 0,5-1,0 sodyum hipoklorit solüsyonu ile temizlenmesi

Kan almada kullanılan iğnelerin uygun bir kaba koyarak yok edilmesi

Dezenfeksiyon ve kan transfüzyonunun kısıtlanması etkili kontrol önlemleridir.

Koruyucu önlük ve tek kullanımlık eldivenler, rutin olarak diyaliz ünitesinde kullanılmalıdır. Önlükler diyaliz ünitesi dışında kullanılmamalıdır.

Standart hasta bakımında eldiven kullanılmalı ve hastaya temas sonrası eller yıkanmalıdır., mümkünse el değmeden kullanılabilecek sabunluklar kullanılmalıdır.

Diyaliz hastaları ve personel düzenli olarak HBV'ne karşı aşılanmalıdır.

Tüm kontamine materyal otoklavlanmalı veya yakılmalıdır.

Kan ile temas eden tüm yüzeyler % 0,5-1,0 sodyum hipoklorit ile temizlenmelidir.

Tek kullanımlık olmayan diyaliz materyalinin temizlik ve sterilizasyonuna azami dikkat gösterilmelidir.

Makinaların dezenfeksiyonu usulüne uygun ve tam olarak yapılmalıdır.


0 yorum

Yorum Gönder