-

| 0 yorum ]
Sponsorlu Bağlantılar

Avrupa Rönesans'ının Kaynağındaki Filozof İbn- i Rüşt.

Batıda Averros adı ile tanınan, Ebu al Valid Muhammed İbn-i Rüşt, İspanya' nın başkenti Cordova' da 1126 yılında doğdu. Seçkin yargıçlar gurubu olan bir Cordava ailesinin üçüncü jenerasyonuydu. Arap uygarlığının en önde gelen matematik, tıp ve felsefe bilginlerinden biri oldu.

İbn-i Rüşt 12. yy' da Müslüman İspanya' da İbn-i Tufayl ile birlikte geliştirdiği ve Hıristiyan Avrupa' da oldukça geniş söz sahibi olmuş Yeni Aristo okulu akımının önemli yapı taşlarından biridir. Buna rağmen İbn-i Rüşt ortaçağ entelektüelliğine özgü bir tutumla, evlendiği ve babasının öldüğü günü her şeyin dışında tuttuğunu ifade eder.

Fikirleri ortaçağ düşüncesini yeni bir yapılandırma ile oldukça etkilemeye başlamıştır. İspanya sınırları dışında, bir çok İslam entelektüelinin de düşünceleri ondan önemli ölçüde etkilemiştir.

İbn-i Rüşt ailesi tarafından sağlanan zamanının en tanınmış Kur'an, din bilimi, hukuk bilginlerince eğitildi. Ayrıca, astronomi, edebiyat, matematik, müzik ve zooloji öğrendi, ama onun en seçkin başarıları, tıp ve felsefe alanlarındaydı.

İbn-i Rüşt, Avrupalıların Almoravides dedikleri Endülüs İslam devlet anlayışında başarılarını bilime ve gelişime önem veren iki halifenin (Ebu Yakup Yusuf (1163-1184) ve Ebu Yakup al' Mansur (1184-1199))destek ve dostluğuna borçludur.

İbn-i Rüşt 1169da Seville' e kadı olarak atanmasından iki yıl sonra, halife Ebu Yakup tarafından, Cordova ya getirilir ve baş yargıcı ve kişisel fizikçisi yapılır, bu onun şeref derecesi ile onanmasını sağlar. Halifenin özel gözetimi altında İbn-i Rüşt, Aristoteles' in yorumlanması görevine atanır. Arkadaşı İbn Tufayl ile bu çalışmaları esnasında Ebu Yakup' un büyük dostluğunu kazanırlar.

İbn-i Rüşt kariyerinin daha çok erken safhalarındayken bile Aristoteles' in düşüncelerini taktir etmiştir. Onun düşüncelerini insan aklının en gelişmiş seviyesi olarak değerlendirmiştir. Aristoteles düşüncesi ona göre insanın Müslümanlık öncesi çağdaşlaşma çabasıdır.

Felsefesi;

İbn-i Rüşt, en derin gerçeklere akılcı analiz yoluyla yaklaşılması gerektiği fikrini sürdürdü, ve felsefenin, son gerçeğe götüren bir sistem olduğunu savundu. Felsefeyi din sentezinden ayırarak ele alması bir devrim niteliğindedir. O Kur' an' ın yüksek gerçeği içerdiğini, onun kelimesi kelimesine yorumlanmasının yanlış olabileceğini savundu. Din kardeşliğinin felsefenin ilkelerini zedelemeyeceğini ileri sürdü. İnsan aklının üstünlüğünün bilim ve gelişime ters düşmeyeceğini, dinin ise toplum hayatında önemli bir rolü olacağını belirtiyordu. İnsan gerçeğine yönelik sorulara felsefenin dinden daha açık yanıtlar bulacağına inanıyordu.

İskenderiye' li Plotinos' un geliştirdiği yeni -eflatuncu- açıdan bakışını sonradan Aristo üzerine yoğunlaştırdı. Onun tüm eserlerinde yapılandırmaya çalıştığı dizinsel ve akılcı bakış açısını dine taşımaya çalıştı. Ona göre din için bilim gereklidir. Gazzali' nin eserlerini inceledi. Kendinden önce yaşamış bu İslam düşünürünü tamamıyla ters açıdan ele alır. Ona göre imanı akıldan üstün tutan ve insan aklının kavrayamayacağı bir inanç yanlıştır. O dinin akılla bütünleşen ve insana kendi gerçeklerini bildiren bir yapıda olmasını gerektiğini savundu.

Tanrı;

Evreni yöneten engin güç tanrıdır. Tanrı sınırsız bir iradedir. İçinde bulunduğumuz 'alem' e doğrudan karışmaz, onunla kaynaşmış bir bütün değildir. Gök katları daire biçimindedir her dairenin belli bir yörüngesi, aklı, bilinen bir yolu vardır. Kötülük ve şer, tanrısal yasalara aykırı davranışlardan doğar. O insanın eseridir. Günümüzde yeterince zenginleşmiş dünya kültür varlığı incelenerek çeşitli görüşler ortaya atılmaktadır. Bunlardan son günlerde çok konuşulan 2012 Marduk' la Randevu adlı kitapta, İbn-i Rüşt' ün kendi zamanında günümüzün neredeyse kanıtlara varacak gerçekçiliğini yakaladığı belirtilmektedir.

Ahlak;...

Dökümanı bilgisayarınıza indirmek için buraya tıklayınız.

0 yorum

Yorum Gönder