-

| 0 yorum ]
Sponsorlu Bağlantılar

Türkçe, ana dili edinimi ve gelişimi dersi olduğu için öğrencilerin sağlıklı bir kişisel gelişim gösterip topluma uyum sağlayabilmesinde en önemli derstir. Türkçe, aynı zamanda öğrencinin Türkçe ve Türkiye Cumhuriyeti’ne olan bağlılığının sağlamlaştırıldığı, bu iki cumhuriyetin ayrılmaz unsurları olan milli kültür, milli kimlik ve milli bilinç duygularının sağlam temeller üzerinde inşasının yapıldığı bir derstir.

MÖ 551-479 yılları arasında yaşamış olan Çin düşünürü Konfüçyüs;
“Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?” sorusuna şöyle cevap vererek dilin önemini çok güzel ifade eder:
“ Hiç kuşkusuz, dili gözden geçirmekle işe başlardım. Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılamazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılamazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”

Kısacası, Türkçe, bizi biz yapan değerlerin dersidir. Türkçe, Atatürkçülüğün dersidir. Türkçe, varlığımızın adı, geleceğimizin teminatıdır. Unutmamak gerekir ki Türkçe olmadan ne Türk yurdu olur ne de Türk adı kalır.

Konfiçyüs, bazı insanlara bir şey öğretmenin en iyi yolunun bunu örneklerle göstermek olduğunu biliyordu. Bu yüzden sınıfın tam karsısına geçti. Eline bir vazo aldı, tüm öğrencilerin görebileceği şekilde havaya kaldırdı. Diğer elinde de bir elma vardı. Öğrencilerin meraklı bakışları arasında, elmayı içinde bıraktıktan sonra, vazoyu yere koydu ve :

-Elmayı vazodan çıkarmayı başaran öğrenci,elmayı yiyebilir , dedi.

Çocuklardan biri acıkmıştı , ilk o davrandı ve elini vazonun dar ağzından içeri soktu. Elmayı yakaladı, çıkarmaya çalışıyor, ama başaramıyordu.

-Elimi çıkaramıyorum!.. diye sızlandı.

Konfiçyüs :

-Elmayı sıkı sıkı tutmaktan vazgeçmediğin sürece, elini çıkarman mümkün olmayacaktır, dedi.

Çocuk elmayı bırakmak istememesine rağmen zorunlu olarak gevşettiği elini vazodan çıkardığında, yüzünden şaşkınlık okunuyordu.

(“Elmanın vazodan nasıl çıkarılabileceği konusunda sizin bir fikriniz var mi? “)

Konfiçyüs, vazoyu yerden alıp ters çevirdi. Elma yuvarlanıp avucunun içine düştü. Çocukların hepsi gülmeye başladı . Aslında o kadar basit bir şeydi ki bu!...

Konfiçyüs :

-Fakat bu, göründüğü kadar basit değil, dedi. Elmayı havada tutuyordu konuşurken. "Bazen bir şeyi gerektiğinde bırakabilmek, zor bir istir. Onu bırakabilmek de bir beceridir. Eğer bir şeyi zorla tuttuğunuzda ulaşmak istediğiniz şeyi engellediğini görüyorsanız, o zaman onu özgür bırakmalısınız. Eğer yanlış bir şey yapıyorsanız, o zaman buna son vermelisiniz. Eğer kendinize ve başkalarına karşı dürüst davranmıyorsanız, bu hilekarlığı hemen durdurmalısınız. iste, ancak o zaman hedefinize ulaşabilirsiniz."

0 yorum

Yorum Gönder